Hakkımda

Duyuru

       2008 yılından daha öncesinde başlayan ve hala devam eden kelimeler ile oynadığım oyunun ortaya çıkardığı yazıların tamamını sizlerin önüne seriyorum. Geçirdiğiniz vakitten zevk almanız dileğiyle...                                                                                                                                                                                                                                                               Eğer okuduklarınızı beğendiyseniz, facebook sayfamı beğenebilirsiniz, paylaşabilirsiniz. Evet uzun zamandır yazmıyorum, farkındayım ama ekmeğin yoksa hiçmişsin. Siz beni bi' destekleyin ben yazmaya geri dönerim belki, bir ara, inşallah. Sevildiğinizi bilin, söyleyin. Güzel kalın !

Dur yapma !


Dur yapma !
Ellerini gezdirme yanaklarımda
Gözlerime öyle bakmayı bırak lütfen
Yok birşeyim..
Yok diyorum üsteleme işte !
Gözlerim neden mi kızarmış?
Neden mi dolu dolu bakıyorum?
Boşver..
Gözüme sensizlik kaçtı sadece...

Uykusuzluk geceleri misafirim

Senin yerini tutuyor işte..
Bıraktığın boşluğu sıcak tutuyor..
Gittiğinin farkında bile değilim.
Herşey o kadar sıcak ki,
O kadar yeni ki..
Diyorum ya;
Sadece koca hiçliğin ortasında var olmaya çabalıyorum.
Bıraktığın herşeyinle sohbet ediyorum.

Dur yapma !

Ağlasam sensizlik ellerime akacak...
O zaman dolu dolu bakamam ki sana.
Gitme diyemedim belki ama..
Dur !
Ya da boşver..
Gözüme sensizlik kaçtı sadece...

Oğuz Karabulut
17 Kasım 2009

Doyamadım !

Sonbaharın başlaması gibiydi herşey
Birkaç yaprak misali düşüyordu yanaklarımdan damlalar
Gözlerim acınası ifadelere bürünüyordu her sabah
Birkaç günün geçişinden öteydi herşey
Yıllarımın hafif kaldığı saatlerin uzun soluklarıydı
Hayallerimden öte birşeydi işte..
Yanımda olmayana mı üzülmeliydim, yoksa olmayacağı ümit mi etmeliydim?
Kısır döngü müydü koca bir ömür?
Beklemek bir yerden sonra koymuyordu..
Fakat hatıralar soluyordu bıraktığın sonbaharınla..
Yanıma bıraktığın tek olgunun yalnızlık olduğunu farkettiğimde
Koyu bir sohbetin içindeki o kelimeydin işte..
Dostlarım seni sorduğunda büyük bir yalandın söylediğim..
Yüzümdeki o ifadeyi alıp bir cümleye sığdıramadım..
Kelimelerin acizliğini tüm ekşiliğiyle tattım..
Alamadım kendime birkaç kuruşluk mutluluk
Dökülmedi gözyaşlarımla biraz olsun huzursuzluk..
Doyamadım işte sana..
Doyamadım !..

Oğuz Karabulut

15 Kasım 2009

Çekip giden sensin yine..


ben mi yanlış yapıyorum
yoksa hayat mı bana yamuk yapıyor
durmadan engelleri önüme koyup
çözümlememi bekliyor
hepimiz bir yanlışın içinde miyiz
hani doğruların götüremediklerinden
yazarken mi kaderime aşkı
yoksa baştan sona tüm hayatımı
bir sorun var yürümüyor
bir bebek bile düşe kalka öğreniyor
daha ben ayakta bile duramazken
savrulurken bir taraflara
sürüklenirken bir yaprak misali..
sonbaharım hiç mi bitmeyecek?..
bahar diye bir şey mi var?
sürekli yağmur mu yağacak gözlerimden
üşüyecek miyim durmadan
sabahlara uyanacak mıyım bende
günaydın.. unuttum en son ne zaman duydum..
iyi geceler dilendim sürekli fakat
ya günler nasıl geçecek?
göremeden o tatlı gülüşünü
o kaçamak dokunuşların olmadan?..
peki ya tutulacak sözlerimiz
unutacak mıyız şarkılarımızı
anmayacak mıyız adlarımızı
yok olup gidecek mi bir aşk daha
bitecek mi birden bire
özlemeyecek miyiz bir an bile?..
demek isterdim seviyorum diye
fakat çekip giden sensin yine...
 

Oğuz Karabulut

Sorulmuyor

Hep sözde kalıyor sevdalar..
Hep yalandan seviliyor gönül yorgunu insanlar...
Hep sütten diyorlar...
Satılmış bedenler, hatta sokaktaki itler bile umursamıyorlar...
Sorulmuyor...
Duygularım, boşukta hissetiğimde ne halt yerler?
Beni sevdiğini söyleyenler neredeler?
İhanetler pazarından satın alınmış, mutsuzluluğa mahkum bedenler...
En sağlam yanım birkaç insafsızın karanlık düşünceleriyle ankaranın kuytu bir köşesinde paramparça edilip, üleştirilmiş...
Duygularım, değerlerim, zaferlerim, düşüşlerim en kötüsü sevdalarım çalınmış...
Bir tek... Bir tek yüzümdeki o sahte gülücük kalmış...
Elimde... Bir kaç lanet olasıca elveda, biraz hatıra ve tek bir cümle...
Demedim mi sana giderken rahat bırak beni uykularımda...
Girme bir daha düşlerime dedim fakat tüm benliğin aklımın kuytularımda...
Acım, gözyaşlarım hala yaralarımda...
Fotoğraflarına baktıkça çareyi ararım sigaralarımda...
Üstüne ismini yazdım ve her nefeste unutuğumu sandım seni..
Nereden bilebilirdim, her seferinde içime çektiğimi seni...
Her iç çekişimde bundan mı yanıyor içim?
Sen gittiğinden beri sanki öksüz gibiyim..
Sen gittiğinden beri ne yazık ki bir piçim..
Ardımda bıraktıklarım, sarıldıklarım değil miydi anam,babam dediklerim...
Neden onurumla savaştığım halde hunharca katledilen yine benim?..
Çekip giden niye hep onlar?
Hayatlarından def edenler, en basiti beni üzenler, bırakanlar...
Niye hep onlar?..
Ağlıyorum işte ağıyorum...
Keşkelerim akıyor gözlerimden biliyorum...
Kendi sellerimde boğuluyorum...
Hayatımız dediğimiz aşk oyunundan usul usul eksiliyorum...
Dilimde bir ayrılık türküsüyle sokaklarda dolanıyorum...
Gittiğimiz heryeri, tüm o köşeleri tek tek dönüyorum...
Her seferinde "bizi" yüzümde salak bir ifadeyle hatırlıyorum...
Gece olup, saatler uykuyu gösterdiğinde...
Sıkıca sarılıyorum, elvedan hala ellerimde...

Oğuz Karabulut
13 Ağustos 2009

Yokluğun mu soğuk? üşüyorum

umutlarımı sardım sigarama..
çekip gidiyorum uzaklara
arkamda bıraktıklarım anar mı beni hala
yada oradalar mı hala
çınlar kulaklarım.. çınlar..
hep biraz uzakta duygular

yetmezmiş gibi uğraştığım saçmalıklar
tekme tokat girişiyorlar
her iç çekişimde hissetiklerimneden başrolde hep sensin ve üzülen benim?..
korkuyor mu titreyen bedenim

yoksa yokluğun çok mu soğuk bilemedim 
bir yaprak mı düşerken beni anıyor
ben mi düşüyorum yapraklar uçuşuyor
hayat hep mi doğruyu öğretiyor
tüm hesapların kalanı niye hep seni veriyor?..

Oğuz Karabulut
2 Haziran 2009

Çeker gider oldum

ne zaman diye sorarken yoruldu kalbim
seni beni geçti kendine yanar oldu
bülbüller bile dalga geçer oldu sevgimle
biz bile bu kadar salak değiliz dercesine
bulutlar.. ah bulutlar..
bir onlar mı anladı beni?
arada bir ağladılar
gölgelerin dansettiği o küçük hayat bahçesinde
yaşantımın ortasında bir gül misali
öylece tüm güzelliğinle oradaydın..
bense çöldeki bir kum tanesiydim
rüzgarların savurduğu o minik yürektim
senin umrunda olmayan ama büyümeni sağlayan topraktandım
ölen her yaprağının düştüğü yerdeydim
bir ölenler, bir de toprak anladı hep beni
arada ıslattı yağmurlar gözlerimi
güneş hiç durmadan sarıldı bana
ay peşini bırakmadı yalnızlığımın
ağaçlar gölgelerini savurdu dört bir yana
ve kağıtlar.. en yakın dostum oldu
derdimi dinleyip mürekkebi ahbap etti kendine
ben.. ben ise hayatında misafir oldum
geldiğim gibi aniden..
çeker gider oldum...

Oğuz Karabulut
30 Mayıs 2009

Dipsize gidiyoruz

güzel düşlerin sahipleri var dünyada
düşüşlerin mahkumu ruhların hemen yanında
birileri düşüyor ki boşluklar doluyor
orada bir yere sıkışıyor hayatlar
anlatılan dertler yol oluyor
fakat..
her geçer,hayat böyle dendiğinde
biraz daha derinleşiyor o kuyu
dipsize gidiyoruz..
bile bile düşüyoruz..
bile bile koşuyoruz..
bile bile.. hep bile bile yapıyoruz..
sıkılmadan düştükçe kalkıyoruz
biliyoruz.. ve hala..
dipsize gidiyoruz...

Oğuz Karabulut
28 Mayıs 2009

Neredeyiz

kargaşa içinde duran masumiyet
piç bir evlat gibi dolanan aşk
bir yerlere pusmuş bekleyen şerefsizlik
ve sarhoşluktan oraya buraya çarpan yalnızlık
hepsi hayatımızda bir yerlerde
peki biz neredeyiz öyleyse?


Oğuz Karabulut
25 Nisan 2009

Misafir değil miyiz?

inadına yaşıyorum seni
unutmadan tekrarlıyorum içimden
duamızı ediyorum her yemekten önce
ardından şükrediyorum halen yanımda olabilirsin diye
sadece olasılığı için bile şükrediyorum
daha fazlasını diliyorum
ama bulduğumla yetiniyorum
boş olmayan laflardan denmiş biri de
misafir ummuduğunu değil bulduğunu yer diye
zaten bizde misafir değil miyiz şu dünyada?

Oğuz Karabulut
23 Nisan 2009

O bakışı gördüm

garip ince sesler duyuyorum
fısıltı gibi ama daha acı
birilerinin hayatı biterken
birileri nefes almaya başlıyor
şu dünyanın acı veren havasını
ciğerlerine dolduruyor derin derin
ardından nedense ağlıyor o bebek
acıların mı farkına varıyor
yoksa şimdiden terkettiği yeri mi özlüyor
önceden ağlamanın bir anlamı vardı
açım, ilgi istiyorum demekti..
şimdi ağlayınca neden kimse bakamıyor yüzüme
neden silmiyor kimse bu gözyaşlarını
belki göremiyorlar
içime akanları
söylüyorum arada birkaç yanık türkü
umutsuz olduğunda ne söylenir ki
sevmek istiyorum mu?
yoksa yeni bir terkediliş mi?
yaralı kuşlar bile bir gün uçar
ama peki ya benim kalbim..
iyileşir mi seni görünce
aslında sanmıyorum o bakış düzelmedikçe
evet..
gördüm o bakışı..
ince,keskin.. ve parçaladı yüreğimi..
uzun değil, kısaydı..
ardından belki gülümsedin..
fakat hissettim acıyı, içimde
o an kolumu kessen canım daha fazla acıyamazdı
oraya yıkılmadım belki ama
ruhum orada bi yerde kaldı..

Oğuz Karabulut
13 nisan 2009

Seviyorum seni hayat

Seviyorum seni hayat
Tüm o zahmet harcadığın oyunlarınla
Tek kuralın baştan beri var olduğu
O küçük kararsız,muzip oyunlarını
Bırak aksın zaman, versin kararları hayat..

Seviyorum seni hayat
O muzurluklarını seviyorum
Elimde hep birşey varmış gibi düşündürmeni
Bazen şah kadar hareketsiz
Bazen piyon kadar değersiz
Bazen vezir kadar güçlü hissettirmeni

Seviyorum işte seni hayat
Tekrar ederken bile öyle değilmiş gibi olmanı
Ufacık, masum hatalarını
Mutluluğun olması gerektiğine inandırışını
Tabi birde o yıllanmış şarap kokulu,garip zehrini....
Aşkını...

Hiçbir kelam ustası diyemez ki
Aşk var, aşk yok..
Hangi kul çözebilmiş bir bilsem
Kime dokunsan bin ah
Herkes kanmış dertlerin kendinde olduğuna
Sanmış ki aşkı çok büyük bitmez..
İşte bu yüzden seni seviyorum hayat

Hala bana süprizler yapmanı
Beni unutmamanı..
Hala geçmişten hatrı olan
Bu aptal aşığı hatırlamanı...

Oğuz Karabulut
25 Mart 2009

Sevmek yetmiyormuş

ağlıyorum yine..
kendi başımayım tüm gece..
zaten gecelerin kaderi bu..
karanlıkların içinde yok aydınlık
imkansız aşkları yaşıyorum işte
imkansız... imkansız...
hayat akıp gidiyor gözyaşlarım gibi
içimdeki yanmayı anlatmak güçleşiyor
ellerim titriyor, hiç olmadığı kadar
seni düşünüyorum..
biten herşeyi düşünüyorum
delirmek üzereyim
cevabını bildiğim sorulara başka cevaplar arıyorum
üzgünlüğümü anlatmak
sana cehennemimi anlatmak gibi olur
dünyam dönüyor şuan dönmedolap gibi değil
içim bunalıyor.. galiba kusacağım..
çıkartamıyorum kursağımda kalan o kelimeleri
sesim çıkmıyor, ağzımı bile açamıyorum
çünkü kendi gözyaşlarımla boğulabilirim
heran ölebilirm
bitebilirim
ama ya kalbim
sıkışıyor işte.. sıkışıp kalıyor..
vücudum pes ediyor
çekiliyorum.. bırakıyorum dövüşü..
zaten ağzım gözüm dağılmış.. kalkamıyorum..
acı, keder, hüzün.. geç bunları içimdekini bil
eminim sende hissediyosun
biliyorsun..
geberiyorum şuracıkta
ve sen bunu biliyorsun
elden ne gelir aşkım?
sevmek yeter mi herşeye
yetmiyormuş işte, yetmiyor...

Oğuz Karabulut
21 mart 2009

Dokunamadan sevebilmek

dinlediğim müzikler seni mi anlatıyor bana
hoşçakal deyişin çınlıyor hala
ardından gelen görüşürüz de olmasa
duyamaz olurdum o melodileri..
ardından dinliyorum sessizliğin içinde seni
öyle güzel ki seni duymak
hayalinle başbaşa olmak
bir kelime bile etmeden anlaşabilmek
dokunamadan da sevebilmek..

Oğuz Karabulut
08/03/2009

Sadece sevebilmek gibi

hafif bir uğultu var etrafımda
sağımı, solumu şaşırdım..
işte geliyor ya bir yandan güneş ışığı
aydınlanıveriyor ortalık, karanlıktan sıyrılıyor
fonda bir melodi var, aslında çok tanıdık
benim eski günlerimden arta kalan belki
belki ilk defa duyuyorum, o yanık sesi
kuşlar cıvıldıyor, o hüzün şarkısı çalıyor olsa da
demekki hayat devam ediyor, sen olmasanda
şimdi beni düşünüyorsun biliyorum..
hissedememek nedir biliyor musun..
şimdi ellerini uzat bana doğru, hisset
hisset o boşluğu, farket yokluğumu
dolduracaktır gözlerini, tuzlu bir su
biliyorum çünkü az önce aktı bir kaçı
ben yokum ve sen özlüyorsun..
sanıyor musun ki ben özlemiyorum
hala hatrımda seni ilk gördüğüm düş
unutamadım o geceyi, ardından gelen günleri
ızdırap doluydu, belki arada bir mutluydum
ama aslında oynuyordum..
oynuyordum hayat sahnesinde, klasik ama evet
ne olacağını bile bile devam ediyordum
sonucu bilerek oynamak..
bile bile lades sanırım..
bak hala duyuyorum o kuşları..
ben ne düşünüyorum, ama onlar hayat derdinde
benim ki de dert mi şimdi?.. sevmişim birini..
şimdi hatıralar oynaşır gözümde
adeta her akan göz yaşı senle olan bir anı
dökülüyorlar yere ve sonra buhar olup gidiyorlar
uzaklaşıyorlar, belki kaçıyorlar birer birer..
unutturuyolar kendilerini, sevdiğimden kaçırıyorlar
aklıma takılan bir kaç sorunun cevabını arıyorum ardından
dışarı bakıyor ve süzüyorum etrafı..
aydınlığın içinde birkaç insan evladı
ha bir de pencereden benim gibi etrafı süzen bir kaçık
selam verir gibi bir hareket yapıyor ve sonra kaçıyor
bazen bana seni hatırlatıyor..
sende öyle yapmadın mı sanki?
bir selam verip kaçmadın mı?
şimdi bak arayıp sormuyorsun beni
yarın benim olacağım nerden belli
nasılsın diye sorsana bi 
tabi korkarsın sende benim gibi
elveda demeden ayrılan ilk biziz sanki
ayrılıktan korkan tek biz miyiz ki?
hayır.. hiç sanmıyorum.. ilk olalım
ne de son..
korkularla yüzleşemiyoruz.. bu baştan belli
aslında kaybetmek diye bir şey yok, işin garibi
sadece bir histen ibaret, ey sevgili
aslında herşeyiyle.. sadece sevebilmek gibi..

Oğuz Karabulut
7 Mart 2009

Yandım

yanıp sönen bir sokak lambası
altında kavrulmuş bir beden
külleşmiş parmaklar ve arasında
sonradan iliştirilmiş gibi duran
bir parça kağıt..

yazıyor bir şiir, hitap ettiği sevdiği
dalgalarında buldum seni ey sevgili
dudaklarından öpmek istedim sürekli
bir adaya vuran o ince ellerinden
tutmak istedim hep sen yanımdayken

neden diye sormaktan vazgeçtim
bir süre sonra açıldım derinliklere
gittim gördüm ordaki sakin yaşamı
ve uykulu düşlerin arasındaki gerçeği

sen gerçektin bense düş
yalın hallerimden kaçamadım, sürekli düşüş
olmadı,edemedim.. elimde hep bir küsüş..

Oğuz Karabulut
27 şubat 2009

Gzölerinde arıyorum kendimi


Saflığın bir yanından fırlamış sevdamız
Nereden geldi bu kara bahtımız
Vurur durur bir yandan da kader
Oyunlar, ortaya çıkar birer birer

Olmaz demiştik ya, ardından yeter
Yine basar dünyamı garip bir keder
Ağlayamam, anlatamam kimseye
Korkarım sorulardan, neden, niye

Çıkamam pençesinden soğuk soruların
Buğulanır gözlerim içinde ince telaşın
Kaçar sağa sola, bakamaz sana derinden
Çünkü görür kendisini ve sorar aniden 

Sevebilir miyiz yeniden?

Oğuz Karabulut
15 Şubat 2009

Yalnızlık



yine başbaşa kaldık
bizbizeyiz yine yalnızlık
orada,uzakta durma artık
acı veriyor ayrılık

zaten içime işlemişsin
sen benden de eskisin
niye hep acı verensin
yalnızlık.. yalnızlık..

Oğuz Karabulut
14 Şubat 2009

*Bugünü yalnız geçirenlere armağan ediyorum..

Olmasa


üzüntüden şaşmış bir beden
henüz ödenmemiş bedeller
geri istenen o hayaller
bitivermiş birden

hayattan bir tokat daha yenmiş
tam da kıskacındayken akrebin
zorluklar uzun zaman sonra bitmiş
daha başındayken başka bir derdin

bitememiş, bitmemiş dualar
fısıldanmış günlerden cuma
sevdiğinin derdinden dermanı kalmayan eller
yükselmiş hafifçe ve şair demiş.. olmasa..
Allahım, kaderimde oyun olmasa..

Oğuz Karabulut
9 şubat 2009

Yıldızların kaydığı yere

yalnızlığımı alıp gidiyorum
senden uzaklara
ışıkların gösterdiği yolda
yıldızların kaydığı yere

karanlığa gidiyorum
sessiz hıçkırıklar atmaya
seni unutmaya
bakmadan.. yaralarıma
utanmadan... kanmalarıma
acımadan.. sana
terkediyorum...

terkediyorum içimden seni
bırakıyorum günlerimi , gecelerimi...

Oğuz Karabulut
3 Şubat 2009

Ne fark var?

tek tek düşen yaşların
tel tel dökülen saçların
üzüntüten kıvranan garibin
sevdiğidir, acısı yalnızlığın

bir yudum su diye haykıran
çölün ortasında kalandan
ne fark var acaba?
şu seven gönlümün sana
ağlamaklı ve bir o kadar gururlu bakışlarında

Oğuz Karabulut
3 şubat 2009

Elde avuçta

bir teknenin direğinde sallanıyor
tatlı ve mutlu çocuk edasıyla
tüm gönüllerin içinde yer alan
yaraları hep sızlatan

elbisesi kıvrım kıvrım saçlarına eşlik ediyor
rüzgarın o sert geçişlerinde
ay ışında yol alan herşeyin üzerinde
güneşin bile ötesinde

tüm evrenin uçsuz bucaksız
her sokağında şu bacaksız
aşk sanki bir velet
elimde kırışık bir ceket

herşey bu kadar mı çaresiz
neden sözlerim hep aciz
seni kırma korkusuyla
bir gülün kokusuyla

yapamadıklarımdan öteye gidemeyen
ezbere konuşmalarım
götürüyor çürümüş hayallerimden
elde avuçta sadece ölü bir beden

Oğuz Karabulut
27 Ocak 2009

Boğuluyoruz

bozulmuş düşlerin
ağır kokusu sarmış
gördüğümüz duyduğumuz herşeye
sinmiş o kötü koku

yıkasakta beyinleri
çözsek te tüm düğümleri
hep bir soru kalıyor
gerçekler gerçek, doğrular doğru mu?

yazılmış, çizilmiş kitaplar
bir oda dolusu resimler
göremediğini açıklamaya çalışan metinler
ama olmuyor.. tanımlar içnde boğuluyoruz..

Oğuz Karabulut
26 ocak 2009

Oynayabilmek

oynamak bir kumarı
oyunlarıyla hayatı
belki şansına güvenerek
belki kendine

en önemlisi kaybettiğinde
mutlu çocuğu oynayabilmek
birilerini kazanabildiğinde
herşeyi zamana da bırakabilmek

ağlayabilmek gerektiğinde
sevdiğini haykırabilmek ölesiye
roman sayfalarından fırlamış cümleler kurabilmek
ve bu cümleleri bir film haline getirebilmek
zaten hayatın bizden beklediğini verebilmek
oyunların esas oyuncusuymuş gibi oynayıp
aslında sadece figüran olduğumuzu bilmek

çünkü biz ne dersek diyelim hayat değişmeyecek
bu kuralların hiç biri düzeltilmeyecek
aslında hiç yazılmamış bir kitabın
kayıp ve soğuk sayfalarında
hiç olmayan satırları uygulayacağız

merhabalarla başayıp elvedalarla biten o satırları ezberleyeceğiz
hiç başlamadan biten herşeyin üstüne yeminler edip duracağız
olmayanları hep isteyip elimizdekini hiç bulamayacağız
şükretmeye başlayacağımız günleri belki hiç göremeyeceğiz

çünkü ne sen ne de ben doyuyoruz
kadehlerin dibine savrulup duruyoruz
sürekli birbirimizi bekliyoruz
neden bekleyişimize bir son vermiyoruz?

Oğuz Karabulut
25 ocak 2009

Sessizlik olabilir

büyük sessizlik var içimde
çığlıkların ötesinde
aslında orada bi yerde
fakat bir o kadar ince

narin ve her an kırılabilir
dalgaların içindeki tekne gibi yıkılabilir
sarhoş gibi devrilebilir
herşey bir gün bitebilir

Oğuz Karabulut
25 ocak 2009

Olsun varsın

günlük konuşmalar içinde
tükeniyorsa aşkımız
olmayacak birşeyin peşinden koşmaksa
tek saçma amacımız
olsun varsın..

yaşam denen döngüsel gariplikte
aramaktan vazgeçmemiz
kendimizden önce başlamaksa
tek sonucumuz
ölüm de olsun varsın..

Oğuz Karabulut
24 ocak 2009

Bir gece daha bitiyor

karanlık ve ıssız bir sokağa bakıyorum
bir sokak lambası yanıp sönüyor..
sanki benimle konuşuyor..
belki de sadece alay ediyor

saatler geçiyor..
lamba hala orada ve bir canlı göremiyorum
ardından yukarılara doğru bakıyor
ve yıldızlara selam veriyorum

ay bütün güzelliğiyle parlarken
aslında en güzelin güneş olduğunu kabul ediyor
bense ona bakarak kendimi avutuyorum
uzaklarda olmasına rağmen bana yakın diye


ardından bir yıldızın kaymasını izliyorum
aslında bir insanın öldüğü yalanına kanmadan
bir aşkın öldüğüne inarak üzülüyorum
böyle olduğunu da biliyorum

çünkü o kayan yıldız
senin ve benim aşkımdı..
arkasında ufak bir iz bırakarak
çekip giden yıldız

aynı şimdi gözlerimden aşağıya akan
gözyaşlarım gibi..
ve gözyaşlarımın yüzümde bıraktığı
narin ve ıslak iz gibi..

yıldızımız ağır ağır indi gök kubbeden
ardından bıraktığı iz de yok oldu
yavaş yavaş..
sonra herşey eski haline döndü..

fakat benim yüzümdeki parlayan
gözyaşlarım ne olacak
bunca zamandır akan..
kim silecek, kim yanımda olacak?

tüm gece silemedim izleri
yok edemedim geçmişi
sadece dışarı baktım
ve lambaya seslendim..

neden diye sorular aklımdan geçerken
nereye diye sorabildim..
nereye gidiyor hayatım..
nerelerde şimdi sevdiğim..

böylece bekledim sabahı
en büyük yıldızın doğuşunu
ve beraberinde getirdiği sıcaklığı
sadece hissedebilmek için bekledim

hissedebilmek için iliğime kadar..
sıcaklığı farkedebilmek
senin kucağında bulduğum kadar
ısınmak istedim..

fakat gözlerim vucuduma emrediyordu
yüreğim onaylıyor
ellerim titriyor
kafamdan olmaz diye düşünceler geçiyordu

yüreğimi dinledim yine
uykuya daldım kendimle
rüyalara umut bağlayarak
seni sevdiğimi fısıldayarak


yakınlardan gelen tanıdık bir ses..
ve ardından gelecek olan güneşin habercisi..
ezanlar yankılanıyor bulutlu ve kırmızı gökyüzünde..
yine sabah oldu..

oysaki sadece birkaç saat olmuştu..
vucudum kendine yenik düştüğünden beri..
iç hesaplaşmalarım yenice bitmişti
yine yorgun ve sonuçsuz bir geceydi
herşey beni öyle yormuş ki..
belki de çok korkutmuş..
kendi kendime sarılmış buldum ellerimi..
bacaklarım ise karnıma doğru çekilmiş..

nerdeyse yok olmuşum yatağımda
bunun suçu senin yokluğunda..
sürekli yenilmem hayatın oyunlarına
neden hep seviyorum yeterinden fazla..

böyle sorularla uğraşırken..
hayat hiç arkasına bakmadan devam ediyor
benim gecemi elimden alıp yerine sabahı veriyor..
ve yine güneş doğuyor..

kalmayan uykuların yorgunluğuyla ayağa kalkıyor..
biraz sendeledikten sonra duruyor..
aynada yüzüme bakıyor ve kendimi arıyorum
gördüğüm manzara ise
romanlardan çıkmışçasına klasik
arda kalan ben miyim diyorum..
hayır diye bir fısıltı duyuyorum..
geride kalan..
sadece bu ıslak satırlar..
ve uyuyabildiğimde gördüğüm senli rüyalar..


Oğuz Karabuulut
19 Ocak 2009

Meşguliyetler bizi tüketmeden

saatler dalga geçiyor
zaman yavaşça geçerken
bir fısıltı duyuyorum
çalar saatimin sesi olmalı..

ileriye kurduğum saatler
beni kurtarıyor beklemekten
çünkü vaktin geldiğini anlıyorum
aslında hiç olmayan bir plan için...

uyanıyorum, yüzümden damlalar akarken
gözyaşı ve ter birbirine karışmış
ardından bir feryat sesi..
içimden geliyor biliyorum

vucudum sağlam belki
fakat kalbim..
son feryadını ederken yüreğim
ben de son soluklarımı alıyorum

senin yokluğunda..
çaresizliğin tam ortasında..
ellerim yukarı kalkıyor yavaşça
son dularımı ediyorum..

içinde ne sen varsın ne de ben..
sadece acı olmasın diyorum..
hayatımda çektiğimden daha fazla
birde sevdim Allahım diyorum

niye bu kadar kendimi bağladım diyorum
hayatın iplerine sarılmak varken..
niye ona sarıldım diyorum..
ve bir sessizlik basıyor ortalığı

ardından kapı açılıyor..
ve bir ışık..
mum ışığı kadar sönük..
kapının ardında ise bir karaltı..

anne diyesim geliyor..
bakıyorum öylece..
gelen ne annem ne de bir başkası
sadece bir karaltı..

karanlığa gömülüyor tekrar odam
duygularıma yenik düşüp..
tekrar ağlıyorum..
biraz korku ve biraz heyecan..

gelen pişmanlığımdı belki..
belki yalnızlığımdı..
her daim dostumdu zaten yalnızlık
pişmanlık ise senden sonra vardı..

aşk denen duygu saçmalığı ise..
hiç uğrayamadı yanıma
vakit bulamadı belki..
belki de ileriye kurduğum saatler onu istemedi..

gelecek planlarımdan vazgeçtiğim anda ise
hayat seni fırlattı yanıma
vakit bulamadım belki..
belki de gönlün beni istemedi..

zira hayat seni bana verdiği gibi geri aldı..
ama ne gariptir canım hiç acımadı..
zaten bende az olan duyguları
tamamen yok etti hayatın saçma oyunları

vaktim biterken şu fani dünyada..
tekrar sevebilirim hiç inanmasan da
belki meşguliyetler bizi tüketecek..
belki bizi tekrar birleştirecek..

meşguliyetler bizi bitirmeden..
biz onları bitirelim aşkım..
böylelikle kavuşuruz..
bir sonraki kurduğum saatin..
o cılız, zor duyulan sesiyle uyandığımızda..



Oğuz Karabulut
18 ocak 2009

Özlüyorum


ağaçlar bile uyurken..
yavru kuşlar günün ilk ışıklarına çığlık atarken..
bir damla su usulca damlarken yere..
günaydın nidaları sararken evleri..

ben kanlanmış gözlerim
sönmüş sigaralarım
kirlenmiş kadehlerimle..
sadece senin özleminle bitiyorum..

bitiyorum..
yavaş yavaş çürüyorum koltuğumda..
biliyorum sen yoksun arkamda...
eziyet kelimesi hafif kalıyor..
seni beklemek beni öldürüyor..

17  Ocak 2009
Oğuz Karabulut 

Yaşanmışlıklardan sonra


günaydın ile başlayan
ve iyi akşamlar ile biten
sohbetlerden sonra..
şimdi de yalanlara mı başladık?

ayrılık bizi bozmaz diyen
gül ile bülbüle özenen
hallerimizden sonra..
şimdi herşeyi zor görmeye mi başladık?

sen uzaklara giderken
bende uzaklara gidiyorum erkenden
yollar bittikten sonra..
şimdi de birbirimizi aramamaya mı başladık?

yalanlar, çelişkiler üzerine konuşurken
biz kelimesini hiç kullanmazken
o kadar zamandan sonra..
şimdi de biz mi çelişkilere düşmeye başladık?

sürekli gülüp eğlenirken
birbirimizi hep ararken
gülümsemelerden sonra..
şimdi de üzülmeye mi başladık?

bişeylere üzülüp ağlarken
yaslanacak bir omuz ararken
birbirimizden sonra..
şimdi de başkalarına mı sarılmaya başladık?

en kötüsü birbirimize bakarken
göz yaşlarımızı silme arzusuyla yanarken
bunca yaşanmışlıktan sonra..
şimdi de birbirimize dayanamamaya mı başladık?

 
Oğuz Karabulut
15 Ocak 2009

Sensizliğe çabaladım

seni yanımda saydım..
dün gece öyle canımı acıttım..
sebepler bulup ağlamak için..
yanlışlarımdan sıyrılmak için..
hala hayattasın saydım..
tamamen unuttum..
eski günlerimiz için..
pişmanlıklarımdan sıyrılmak için..
alevlerin arasında yanıyorum saydım..
acılar çektim..
affedilmek için..
içimdeki soğuk duyguları yakmak için..
herşey dünden öteye gitmedi saydım..
bir güzel giyindim..
seni görmek için..
doyasıya sarılmak için..
yokluğunla bende yok oldum..
yaşamanın anlamında savruldum..
sensiz yaşam için..
çabaladım durdum..



Oğuz Karabulut
10 ocak 2009

Sensizliğe çabaladım

seni yanımda saydım..
dün gece öyle canımı acıttım..
sebepler bulup ağlamak için..
yanlışlarımdan sıyrılmak için..
hala hayattasın saydım..
tamamen unuttum..
eski günlerimiz için..
pişmanlıklarımdan sıyrılmak için..
alevlerin arasında yanıyorum saydım..
acılar çektim..
affedilmek için..
içimdeki soğuk duyguları yakmak için..
herşey dünden öteye gitmedi saydım..
bir güzel giyindim..
seni görmek için..
doyasıya sarılmak için..
yokluğunla bende yok oldum..
yaşamanın anlamında savruldum..
sensiz yaşam için..
çabaladım durdum..

10 ocak 2009

Gülümsemeyi bulamadım

uğraştım..
çabaladım..
yıprandım..
bulamadım..
dertlerimle uğraştım..
çözmeye çabaladım..
uzunca bir süre yıprandım..
bir çare bulamadım..
senin için uğraştım..
sana ulaşmaya çabaladım..
ararken hep yıprandım..
bi türlü seni bulamadım..
hayal etmeye uğraştım..
bir resim için çabaladım..
kağıtlarla birlikte yıprandım..
vakit bulamadım..
sensizlikle uğraştım..
sensiz olmaya çabaladım..
karanlıkta yıprandım..
sensiz huzur bulamadım..
yaşantımla uğraştım..
nefes almaya çabaladım..
sürekli yıprandım..
gülümsemeyi bulamadım..

10 Ocak 2009


Benden gidebilecek misin?



bu gece mahkum..
gönlüm, sana..
düşündükçe aptallık ediyorum..
içtikçe alışıyorum hayata..
en güzeli o şarabı içmekti diyorum..
bazen görüyorum, bulanık hala..
giden gelen..
hayat hep böle..
acılar çeker gider bazen..
peki sen benden gidebilecek misin?..
geç veya erken..
çaresiz sanılan dertlerin..
sonsuz aşkların..
ne benim için..
ne de senin için..
ne başlangıcı, ne de sonu..
şimdi yat uyu..
elveda bebeğim..
sevdiceğim..

Oğuz Karabulut
8 Ocak 2009

Bir tek canım diyebildim

yangından kaçarken..
senin koynunda..
bir tek canım diyebildim..
o soğuk gecelerin arasında..
orada kıvrılıp kalmışken..
sıcaklığında..
bir tek seni düşünebildim..
senin yanında..
aradıkça yorulmuşken..
aşkı,seni orada burada..
bir tek söz olabildim..
türkülerin en yanığında..
hep birilerini sevmişken..
yüreğimde bir yerde..
sadece terkedilebildim..
hayatın her oyununda..


 Oğuz Karabulut
8 Ocak 2009

İçim acıyor ama olmuyor



sen ve ben diye düşündükçe..
içim acıyor..
biz demek istiyorum..
ama olmuyor..
baktım durdum kağıtlara, yandıkça
içim acıyor..
şiirler yazıyorum..
ama olmuyor..
rüyamda seni görmedikçe..
içim acıyor..
saatlerce uyuyorum..
ama olmuyor..
senden vazgeçtikçe..
içim acıyor..
uğraşıyorum..
ama olmuyor..

                                                                       8 ocak 2009

Öğrenemedik mi?

başlarız hayata ağlayarak..
ne zaman gülersek herkes güler en başta..
insanlar biz mutlu oldukça mutlu olur..

sonra neden bozulur yaşantımız..
neden biz güldüğümüzde birileri üzülür..
oyunlarla sürer hayatımız..
biz ağlarken neden birisi bizi avutmaz..
neden kimse sebeplerimizi önceden bilemez..
sadece büyüdük,yaşlandık mı diyebiliriz..
hepimiz bir şekilde anne sevigisi görmedik mi?
hepimiz bir şekilde çocuk olmadık mı?
öğrenemedik mi yani..
güldürmeyi..
iyilik yapmayı..
dürüst olmayı..
yada sadece yaşamayı...


Oğuz Karabulut 

7 ocak 2009

Bir damla gözyaşı



seni düşünüyorum usulca..
sarılmak istiyorum sıkıca..
istiyorum ki gülümse..
hayata,bana..kendine..
olmayan dertler edinme kendine..
eziyet etme kendine..
kendi kendine yaşama..
anlat,çözüm bulayım..
ağla, omuz olayım..
üşü, saran olayım..
söz..söz..söz..
işte sözler veriyorum..
tutabileceğim birşeylere sahip olmak için..
hayata tutunmuş olabilmek için..
yarın ölmediğime şükreden olabilmek için..
ölmeden birilerini gülümsetmiş olabilmek için..
herşey iyi insan olabilmek için..
günü geldiğinde dua edilen kişi olabilmek için..
sebepler..sebepler..sebepler..
sana sebepler verdim düşün diye..
neden sorusu eksilmesin diye..
aradığın birşeyler olsun diye..
derdinden uzak ol diye..
bana yakın ol diye..
öyle veya böyle..
biz yeni yaralar açtıkça..
kanayan yaralar kabuk bağlayacak..
yüzümüzde birçok iz olacak..
bir tek ayrılık eksik olacak..
biraz sen, biraz ben..
bir damla gözyaşında saklı olacak..
onu silen ellerde aranacak..
herşeyin anlamı..
gizemi..
sırrı..
 

7 Ocak 2009

Gerçekleri istiyorum



hissetmek istiyorum..
karnımın açlığı kadar gerçek..
vücudumu etkileyen bir şekilde..
titremek istiyorum..
soğukta olduğu kadar gerçek..
seni her gördüğümde..
heyecan istiyorum...
bakkaldan şeker çalarkenki kadar gerçek..
senin kalbini çalmaya yeltendiğimde..
saflık istiyorum..
bir bebeğin gülümsemesi kadar gerçek..
her gözgöze geldiğimizde..
özlem istiyorum..
bir askerin evine duyduğu kadar gerçek..
seni düşündüğümde..
aslında seni istiyorum..
senin bildiğin kadar gerçek..
her geçen saniyede..

Oğuz Karabulut
4 ocak 2009