Hakkımda

Duyuru

       2008 yılından daha öncesinde başlayan ve hala devam eden kelimeler ile oynadığım oyunun ortaya çıkardığı yazıların tamamını sizlerin önüne seriyorum. Geçirdiğiniz vakitten zevk almanız dileğiyle...                                                                                                                                                                                                                                                               Eğer okuduklarınızı beğendiyseniz, facebook sayfamı beğenebilirsiniz, paylaşabilirsiniz. Evet uzun zamandır yazmıyorum, farkındayım ama ekmeğin yoksa hiçmişsin. Siz beni bi' destekleyin ben yazmaya geri dönerim belki, bir ara, inşallah. Sevildiğinizi bilin, söyleyin. Güzel kalın !



Uyumuyorum gece bitmesin diye.
Uyuyorum gün geçsin diye.
Baştan savma giyiniyorum.
Başımdan savmıyorum dertlerimi.
Bazen piçliğine yaşıyorum.
Bazen de babam varmış gibi yapıyorum.
Dua ediyorum arada,
kimisi karanlıklarda.
Çıkmaz sokaklarda kayıtsızlıklar tüttürüyorum,
küfürler tükürüyorum.
Kaygılarımdan kayıyorum çocuk parklarında,
salınıyorum her salı salıncaklarda.
Ne bileyim demiyorum sorulara,
sonlardan hiç ölmedim.
Mezarlardan bir otel gibiyim.
Dedim ya sadece,
neredeyse yapayalnız bir ölüyüm.

23 Nisan 2011 


Oğuz Karabulut

Neyse boşver, kırmızıydı işte her yer



 ılık bir ten dokundu ilk önce
 sonra soğumaya başladı ellerim
 çığlıklar kusmaya başladı avcum
 kanıyordum
 kanıyordu
 söyledim ya kanıyordum sana
 kanıyordum, kırmızı gibi
 kıpkırmızı oluyordum
 kırmızılar basıyordu
 siyahına doygun beyaz fotoğraflar gibi
 kızarıyordum da bazen
 ekmeğim gibi
 kazanıyordum kırmızıyı
 kapılıyordum
 ılık bir ten dokundu önce
 sonra soğudu her yer
 kabus gibiydi işte
 yaslandıklarım gibiydi
 düşlerim sevdalarım
 yaşlanıyordum
 yaşlar akıyordu
 yaşlara doyuyordum
 ılık bir damla dokundu ellerime
 sonra soğudu heryer
 belki de
 belki de diyorum ki
 yeşileydi sevdam
 biraz da yeşildim
 hayır hayır düşündüm de
 mavi
 mavilikler yuttum
 yutkunuyorum
 yoruluyorum
 yaralanıyorum
 keskindi işte kelimeleri
 ve ıslaktı dudakları
 öptüm
 kimi zaman
 kimi zaman ölürdüm ben işte
 gözlerim gözlerine değer
 ruhum ruhuna karışırdı
 bir ateş böceği oracıkta ölürdü
 bir yusufçuk hayat bulurdu
 kelebekler uçuşur
 ormanlar sessizliğini bozardı
 ben severdim
 susardı
 susardım
 susardık
 hiçbir nehir yetişmezdi bize
 akıp gidemezdik
 akıp gitmezdi kırmızı
 nehir ılıktı
 gözyaşları gibi
 gözyaşlarım gibi
 bir nehir dokundu önce
 sonra soğumaya başladı ellerim
 çığlıklar kusmaya başladı avcum
 sonra
 ne olurdu kanlar aksaydı
 ölümsüzlüğüme ölüm mü katılırdı
 yırtılır mıydı kulaklarım
 ısınır mıydım ki
 ağlasaydım
 bir damla düştü gözlerimden
 üşüdüm
 yağmur yağdı
 üşüyordum hala
 gizlenmişti tırnaklarımdaki aşk kırıntıları
 ağzımdaki o ekşimsi sigara tadı
 öptüm
 ruhum karıştı ruhuna
 dedim ya yeşildi benim sevdam
 yeşileydi
 ve bir huzur ötedeydi kalbi
 dokundum
 ve ılık bir ten dokundu
 sonra soğumaya başladı ellerim
 çığlıklar kusmaya başladı avcum
 acil bir kar yağışı gibi
 aniden bastırdı duygular
 seviyorumlar havada uçuştu
 öptüm
 ve bir nehir sustu
 bir çiçek soldu
 bir ateş böceği öldü
 kelebek huzuruna kavuştu
 kırmızıydı işte heryer
 dur dedi
 olmayacak gibiydi mutlu
 değildi işte umutlu
 yan dedi
 yandım
 yanındaydım
 onun için ben hep bir yandım
 yaslanırdım
 başı her omzuma düştüğünde
 ve kimi zaman ben
 neyse boşver
 kırmızıydı işte heryer..

10 Nisan 2011
                                                                                                                                         Oğuz Karabulut

Yağmurlar tüketiyorum.


Yağmurlar tüketiyorum bayadır.
Hayretler içerisinde kalmış bir bedenim var.
Hayra alametler yoruyorum.
Kanlar içerisinde.
Bıçaklarla dans ediyorum.
Silahsızım.
Olmadı yalan söyledim.
Evet, hayır.
Ne olur bükmeyin ellerimi.
Yüreğimi rahat bırakın.
Ulu orta kırmayın kalbimi.
Sen, bizden öteye çoktan gitmiş olan.
Yağmurlar tüketiyorum.
Yalanlar içiyorum.
Yalaklardan, yanaklardan.
Kıpkırmızı hayallerden kaçıyorum.
Karanlık daha güzel.
Belki de karanlık içinde kırmızı daha güzel.
Hayır olmadı.
Aydınlık var mıydı?
Parmaklıklar ardında kim vardı?
Ta ki ölene dek. Layıkıyla yaşadım.
Parmaksızlaştım.
Galip geldim ben aşkta.
Harap oldum.
Belki de güzelleştim. 
Yağmurlar, hayır, hayır yalanlar tüketiyorum.
Sigaradan neden çıkıyor duman?
Ne zaman yaktım ki ben onu?
Ilık bir rüzgar esiyor şimdi.
Kalıbına göre birini buldu.
Sonunda huzurluydum.
Var mıydı ötesi?
Bi' yanak ver bakayım.
Bakayım sana.
Akayım sana.
Gözlerime bak şimdi.
Üzülme, gidiyorum.
Gitmiyorum. Hala burdayım.
Hala uyuyorum. Hala uyanmadım.
Acılar içinde yanıyorum.
Yanıyorum yalancıktan. 

Yalancıktan seviyorum. Sevdim.
Yalancıktan öldüm ben.
Elbet çıkacaktı değil mi karanlıklar aydınlığa?
Taşın altına elimi koydum.
Ezdim. Ezildim.
Kanarak, kanadım.
Ortada, ortada bir yol vardı.
Görmedim. Gördüm sandım.
Gördüm. Evet, ben seni gördüm.
Oyunlar acımazdı şu hayatta.
Şu hayatta herkes bana acıyordu.
Gülümse. Gülümse dediler bana.
Susuyorum. Çok susadım.
Yalanlara doyurun beni.
Kayıtsız yağmurlar tüketiyorum.
Tükeniyorum.
Islandım, ıslaktım zaten.
Islaktı heryer, satırlarım, kalabalıklar.
Kalabalıklar yutuyordu hayallerimi.
Sözlerimi.
Parmaklıklar yutuyordum.
Kafamda. Kafamda bitiyorudu ölüm.
Kanlı bir yağmurdu.
Günler kısaydı belki de.
Hayır hafta kısaydı.
Olur mu, zamanımız yoktu. Hiç.
Bizdik, biz.
Zamansızdık.
Ölümsüzdük.
Seviyoruz. 

Şimdi söylesene kaç damla daha var?
Yok yok, sarıl sen bana.
Tut şu ellerimi.
Umutsuzu alalım yanımıza.
Hadi bir yanak ver bana.
Şimdi bir yağmur daha tükettim.
Tüketiyorum insanca.
İnsanlıktan çıkamadım bir türlü.
Hala zayıfım. Hala, hala uzaktayım.
Fare gibi terkedemedim gemiyi.
Bu liman güzel. Sıcak.
Yanıyorum. Yanıyor.
Alevler içerisinde boğuluyorum.
Kül oluyorum.
Dumanlara karışıyor sevdam.
Damgasını vurdu, imzasını attı yağmur.
Söndüm. Sönüyorum.
Bir çiçek daha soldu dün akşam.
Geceydi belki de.
Karanlıktı hatırlıyorum.
Hatırlıyorum bağırıyorduk.
İmdat çığlıkları hiç bir zaman geçikmezdi.
Gecikmezdik biz.
Zamanımız yoktu sadece.
Zamansızdık.
Ölümsüzdük.
Biz, bizdik.
Bizdik, biz.
Yolculuklar hala ağır.
Özlüyorum. Özledim bile.
Hadi bir yanak ver bana.
Yüreksizliğim yağmurlar tüketiyor.
"Şartlı tahliye ediyorum."
Böyle dedi aşk.
Rahatsızım ramak kalışlarından.
Ölümler tam olmalı. Çıplak olmalı.
Kansız ölüm olur mu? Olur.
Yağmur saklar bizi.
Hadi şimdi gel.
Terkedelim bu şehri.
Limansızlıklarımıza bir son verelim.
Sevelim.