bir sokak lambası yanıp sönüyor..
sanki benimle konuşuyor..
belki de sadece alay ediyor
saatler geçiyor..
lamba hala orada ve bir canlı göremiyorum
ardından yukarılara doğru bakıyor
ve yıldızlara selam veriyorum
ay bütün güzelliğiyle parlarken
aslında en güzelin güneş olduğunu kabul ediyor
bense ona bakarak kendimi avutuyorum
uzaklarda olmasına rağmen bana yakın diye
ardından bir yıldızın kaymasını izliyorum
aslında bir insanın öldüğü yalanına kanmadan
bir aşkın öldüğüne inarak üzülüyorum
böyle olduğunu da biliyorum
çünkü o kayan yıldız
senin ve benim aşkımdı..
arkasında ufak bir iz bırakarak
çekip giden yıldız
aynı şimdi gözlerimden aşağıya akan
gözyaşlarım gibi..
ve gözyaşlarımın yüzümde bıraktığı
narin ve ıslak iz gibi..
yıldızımız ağır ağır indi gök kubbeden
ardından bıraktığı iz de yok oldu
yavaş yavaş..
sonra herşey eski haline döndü..
fakat benim yüzümdeki parlayan
gözyaşlarım ne olacak
bunca zamandır akan..
kim silecek, kim yanımda olacak?
tüm gece silemedim izleri
yok edemedim geçmişi
sadece dışarı baktım
ve lambaya seslendim..
neden diye sorular aklımdan geçerken
nereye diye sorabildim..
nereye gidiyor hayatım..
nerelerde şimdi sevdiğim..
böylece bekledim sabahı
en büyük yıldızın doğuşunu
ve beraberinde getirdiği sıcaklığı
sadece hissedebilmek için bekledim
hissedebilmek için iliğime kadar..
sıcaklığı farkedebilmek
senin kucağında bulduğum kadar
ısınmak istedim..
fakat gözlerim vucuduma emrediyordu
yüreğim onaylıyor
ellerim titriyor
kafamdan olmaz diye düşünceler geçiyordu
yüreğimi dinledim yine
uykuya daldım kendimle
rüyalara umut bağlayarak
seni sevdiğimi fısıldayarak
yakınlardan gelen tanıdık bir ses..
ve ardından gelecek olan güneşin habercisi..
ezanlar yankılanıyor bulutlu ve kırmızı gökyüzünde..
yine sabah oldu..
oysaki sadece birkaç saat olmuştu..
vucudum kendine yenik düştüğünden beri..
iç hesaplaşmalarım yenice bitmişti
yine yorgun ve sonuçsuz bir geceydi
herşey beni öyle yormuş ki..vucudum kendine yenik düştüğünden beri..
iç hesaplaşmalarım yenice bitmişti
yine yorgun ve sonuçsuz bir geceydi
belki de çok korkutmuş..
kendi kendime sarılmış buldum ellerimi..
bacaklarım ise karnıma doğru çekilmiş..
nerdeyse yok olmuşum yatağımda
bunun suçu senin yokluğunda..
sürekli yenilmem hayatın oyunlarına
neden hep seviyorum yeterinden fazla..
böyle sorularla uğraşırken..
hayat hiç arkasına bakmadan devam ediyor
benim gecemi elimden alıp yerine sabahı veriyor..
ve yine güneş doğuyor..
kalmayan uykuların yorgunluğuyla ayağa kalkıyor..
biraz sendeledikten sonra duruyor..
aynada yüzüme bakıyor ve kendimi arıyorum
gördüğüm manzara ise
romanlardan çıkmışçasına klasik
arda kalan ben miyim diyorum..
hayır diye bir fısıltı duyuyorum..
geride kalan..
sadece bu ıslak satırlar..
ve uyuyabildiğimde gördüğüm senli rüyalar..
Oğuz Karabuulut
19 Ocak 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder