Hakkımda

Duyuru

       2008 yılından daha öncesinde başlayan ve hala devam eden kelimeler ile oynadığım oyunun ortaya çıkardığı yazıların tamamını sizlerin önüne seriyorum. Geçirdiğiniz vakitten zevk almanız dileğiyle...                                                                                                                                                                                                                                                               Eğer okuduklarınızı beğendiyseniz, facebook sayfamı beğenebilirsiniz, paylaşabilirsiniz. Evet uzun zamandır yazmıyorum, farkındayım ama ekmeğin yoksa hiçmişsin. Siz beni bi' destekleyin ben yazmaya geri dönerim belki, bir ara, inşallah. Sevildiğinizi bilin, söyleyin. Güzel kalın !

Biz ol(a)masak da..

 
yarım yamalak uyuklamalar,
anılarla dolu bir başka geberesice dakika yığını,
sallantılı bir günün salağa yatışı..
elbet ilaç niyetine zaman yine akar,
marur bakışları celladım olsa da,
isyanlı bir gecenin galibi ya da
nihayet-i vuku bulan biz ol(a)masak da.

Oğuz Karabulut
29 Kasım 2010

O garip huzurum...


  Senli sözlerime nasıl başlayacağımı bilmemezlikten gelmek belki de şimdiye kadar bilmemezlikten gelecek kadar bilmediğim içindi, bunu dahi bilmiyorum. O ki onlarca acıya sebep bir iç titremesi... Yutmaya çabaladığım her söz, her kalp burkan kelime, üzgünlük içinde ya da yok yok belki de terkediliş içindeki o garip huzurum. Sensin işte bu, deniz kokan.
 Sığdıramıyorum ki bulduğum huzuru herhangi bir cümleye, kelimeler acizliklerinden intihar edemiyor dilimden.. Gurursuz, marur uzun cümleler.. "Demine doygun bir çay kadar kırmızı gözlerimi hiç ama hiç özlemedim ki" diye başlayan bir cümle yazmak istedim mesela, ne bileyim "kara kalem çalışmasındaki en ufak ayrıntıya gizlemek istedim seni" diye de başlayabilirdi. Aslında reddediyorum, reddediyorum sensizliği ile başlamalı..
 Adına şiirler yazmayı reddediyorum, yüzüne dokunmadıkça.. Yazmayı reddediyorum cümlelerimi, senin hakkında değilse.. Susmayı reddediyorum, sensizlik sessiz olacak diye..Reddediyorum sabahları, geceleri, dakikaları seni bir an aklımdan çıkaracaksam.. Aslında en çok hatırlamayı reddiyorum, hatıra olma diye..
  Korkuyorum.. Öyle çok deniz kokuyorsun, öyle çok özleştiriyorum ki deniz ve içindeki herşeyiyle seni.. Mesela bir tekne.. Bir tekne olmayı her ne şekilde becerebiliyorsan, ben de liman olmayı bildim işte hep. Bir büyüğün sözünü dinler gibi, yap denileni yapar gibi, hayatın sözünü dinledim.Bi' kulağımdan girip diğerinden çıkamadı. Ben duygularımın bende sığıntı yaşamasına alıştırıldım. İçime sığacaktı her kelimesi onun, ne söylerse söylesin yutkunabilecektim işte. Sığıntı bir aşk yaşayacaktım her seferinde, liman ve tekne olacaktık onunla... 
  Terkedilmeye hazır, eflatun sabah bekçisi bir liman.. Fırtınadan korkan, batacağını bilen ufak bir tekne.. Fakat her ne olursak olalım, özleyecektik... Öyle ya sevmek lazımdı bir kadını, onurla...


Tıkla ve dinle

http://fizy.com/#s/1e90kp

Oğuz Karabulut
27 Kasım 2010

Kimi kadınlar deniz kokar.


"...öyle bir zamana denk geldim ki, huzurluydum..."
  Bir başka bina yığınına gidip, Ankaranın kasvetli havasından bir nefes daha almak asla deniz kokusunun yerini tutamayacak. Akşam üzeri olduğunda "sahile gidiyorum" repliğini söylemek, denizin her dalgasında biraz rahatlamayı istedim hep. 
  Hani dalga gelecek kıyıya çarpacak ve sonrasında geri dönecek. Her geri dönüşünde senden bir parça sıkıntıyı götürüp, her gelişinde huzur verecektir.
  Yıllar sonra denize duyulan hasret, sevgili de çaresi aranan bi' duyguya dönüşüyor. Bir parça huzur için itleşiyor insan, ne olursa olsun bulmaya çabalıyor. Bense deniz koksun istedim sevdiğim, gözlerinde bir parça duygu olsun istedim hep.
  İşte ben öyle bir zamana denk geldim ki, huzurluydum. Kimi kadınlar biraz olsun deniz kokuyordu.

Oğuz Karabulut
14 Kasım 2010

Gidenler gelseydi eğer, gittikleri gibi.

  
  Yolculuklar, gelenler, gidenler hayatın kısacık döngüsünde bir başka çıkıntı. Otogarda, giden ben olduğumda en kısa zamanda geri döneceğim, birkaç gün durup geleceğim, bu işi halletmem gerekiyorlarla doluyor ağzım ama giden değil de kalan olduğumda kulaklarım doluyor bu cümlelerle. Terkedilişe bir başka ad bulmaya çalışmak yaptığım aslında, ortamın tüm kasıntı havasını hoş görmek belki de.. Otogar, otobüsler, bir sürü insan ve kalabalığın arasındaki bir başka kişi olmak.
  Sırf bu yüzden koşar adımlarla uzaklaşırım her seferinde, el sallamamak için türlü bahanelerim olur hep. Vedalaşmayla aramda garip bi' soğukluk var, ısınmak ta istemiyorum. Ayrılık anında ısınmak için tek yapacağım, sarılmak olur ki canımı okur her seferinde. 
  Sıkı bir sarılışın yerine sarılmamayı tercih ettiğinizde, geride kalan iç burkuntusunu, o boğazda düğümlenme hissini yutmaktan başka çare kalmaz. O anda güçlü durmaya çalışmak, yüzlerce insanı yara yara gitmek ve dışarı çıkınca bi' sigara yakmaya mal olur. 
  Her terkedilişte hikaye aynıdır aslında, bir parça kopar gider uzağa, onun deyimiyle üç beş gün veya birkaç hafta sonra herşey düzelecektir. "Göreceğiz" derim her seferinde...
  Gidenler gelseydi eğer, gittikleri gibi. Hayat baya bi' sıkıcı olurdu aslında. Çünkü üzülmezsek, o ayrılışı yaşamazsak, özlem duygusundan yoksun bırakılsaydı yani bedenlerimiz nasıl olur da aşık olabilirdik. Düşünmek için onca vakit vardır artık önünüzde..
  Kalan evinde veya kendini çoktan attığı bir bar köşesinde düşünür, giden otobüste.. Pencereden dışarıyı izler giden, hele geceyse yoldaki ışıklar ona başka başka hikayeler anlatır. Yol onunla konuşur, uzaklaştığı her kilometrede ya kalandan uzaklaşır, ya da eksilir. Şarkılardan fal tutulur bazen, teknoloji sağolsun mesaj atılır bazen de.. Haber edilir, huzurla uyuyormuş numarası yapılır koltukta..
  Giden elbet evine varır ve haber verir. "Evimdeyim." işte en büyük yıkım belki de budur. Kalandan olabilecek en uzak yere gidilmiştir işte bu üzücü haber. Ama uzaklaşması bitmiştir, işte bu da iyi haber. Asıl soru uzaklaşıldı mı, eksinildi mi?
  İşte her seferinde bu yüzden yolculuklar şiirlere mal oluyor.. Gidenler ve kalanlar..

http://fizy.com/#s/1aioh5

Oğuz Karabulut
12 Kasım 2010

Hani rasgele denir ya gidene..


  "öyle bir hayal ki balık tutmaya gitme hissi yaratıyor bünyemde. Hani rasgele denir ya gidene..."

   Ben hep gidinildim belki de, olmazlara yüküm giydirmekti belki de yaptığım fakat huyum kurusun öyle bir gün diledim ki herkes olduğu yerde kalsın.
  Hep aynı döngüyü yaşamaktan bıktım, bunu biliyorum. Bir kez olsun standartlara aykırı olabilmeliydi bu durum, terkedilmek, terketmek değildi mesele. Mesele o çelimsiz yakarıştı. Hani zaman dursun ister ya insan bazen, ben arkamı döndüğüm an durmalıydı işte. O an zaman durmasa bile sansürlenmeliydi o kelime...
  Bir hayal tuttum kendime, öyle bir hayal ki balık tutmaya gitme hissi yaratıyor bünyemde. Hani rasgele denir ya gidene, neden hoşçakal denildi her seferinde... Olmadı, olmuyor.

 Tıkla ve dinle.

http://fizy.com/#s/1qjb75

Oğuz Karabulut

Her karanlık gece değildir.

Her yeni gün yeni umut değildi işte.. Bir başka nefesin hızlanışı, bir başka kalp çarpıntısıydı belki de yeni gün. Karanlıklar içinde bir parça yalnızlık ve ışık kırıntıları.. Sevgilinin serpiştirdiği her iç burkan cümle dipsize sürüklüyordu ve karanlık basıyordu.

Gece bir başkaydı işte.. Her karanlık gece değildi, gece sevenin yuvası, düşünmenin mabediydi. Gece güneşin eskimesiydi belki fakat biz hep eksiliyorduk. Eskimek yerine ayakkabı parlatır gibi günü parlatıyorduk. Aslında eski değerliydi, anlamlıydı her düş(üş)te. Ne yaparsak yapalım yürümüyordu belki de.. Yaşamayı beceremiyorduk fakat her seferinde nefes alıyorduk. Çok çok içimde sen ölürdün, ceset kokardım.

Her karanlık gece değildi işte..


Oğuz Karabulut
3 Kasım 2010