Hakkımda

Duyuru

       2008 yılından daha öncesinde başlayan ve hala devam eden kelimeler ile oynadığım oyunun ortaya çıkardığı yazıların tamamını sizlerin önüne seriyorum. Geçirdiğiniz vakitten zevk almanız dileğiyle...                                                                                                                                                                                                                                                               Eğer okuduklarınızı beğendiyseniz, facebook sayfamı beğenebilirsiniz, paylaşabilirsiniz. Evet uzun zamandır yazmıyorum, farkındayım ama ekmeğin yoksa hiçmişsin. Siz beni bi' destekleyin ben yazmaya geri dönerim belki, bir ara, inşallah. Sevildiğinizi bilin, söyleyin. Güzel kalın !

Elde avuçta

bir teknenin direğinde sallanıyor
tatlı ve mutlu çocuk edasıyla
tüm gönüllerin içinde yer alan
yaraları hep sızlatan

elbisesi kıvrım kıvrım saçlarına eşlik ediyor
rüzgarın o sert geçişlerinde
ay ışında yol alan herşeyin üzerinde
güneşin bile ötesinde

tüm evrenin uçsuz bucaksız
her sokağında şu bacaksız
aşk sanki bir velet
elimde kırışık bir ceket

herşey bu kadar mı çaresiz
neden sözlerim hep aciz
seni kırma korkusuyla
bir gülün kokusuyla

yapamadıklarımdan öteye gidemeyen
ezbere konuşmalarım
götürüyor çürümüş hayallerimden
elde avuçta sadece ölü bir beden

Oğuz Karabulut
27 Ocak 2009

Boğuluyoruz

bozulmuş düşlerin
ağır kokusu sarmış
gördüğümüz duyduğumuz herşeye
sinmiş o kötü koku

yıkasakta beyinleri
çözsek te tüm düğümleri
hep bir soru kalıyor
gerçekler gerçek, doğrular doğru mu?

yazılmış, çizilmiş kitaplar
bir oda dolusu resimler
göremediğini açıklamaya çalışan metinler
ama olmuyor.. tanımlar içnde boğuluyoruz..

Oğuz Karabulut
26 ocak 2009

Oynayabilmek

oynamak bir kumarı
oyunlarıyla hayatı
belki şansına güvenerek
belki kendine

en önemlisi kaybettiğinde
mutlu çocuğu oynayabilmek
birilerini kazanabildiğinde
herşeyi zamana da bırakabilmek

ağlayabilmek gerektiğinde
sevdiğini haykırabilmek ölesiye
roman sayfalarından fırlamış cümleler kurabilmek
ve bu cümleleri bir film haline getirebilmek
zaten hayatın bizden beklediğini verebilmek
oyunların esas oyuncusuymuş gibi oynayıp
aslında sadece figüran olduğumuzu bilmek

çünkü biz ne dersek diyelim hayat değişmeyecek
bu kuralların hiç biri düzeltilmeyecek
aslında hiç yazılmamış bir kitabın
kayıp ve soğuk sayfalarında
hiç olmayan satırları uygulayacağız

merhabalarla başayıp elvedalarla biten o satırları ezberleyeceğiz
hiç başlamadan biten herşeyin üstüne yeminler edip duracağız
olmayanları hep isteyip elimizdekini hiç bulamayacağız
şükretmeye başlayacağımız günleri belki hiç göremeyeceğiz

çünkü ne sen ne de ben doyuyoruz
kadehlerin dibine savrulup duruyoruz
sürekli birbirimizi bekliyoruz
neden bekleyişimize bir son vermiyoruz?

Oğuz Karabulut
25 ocak 2009

Sessizlik olabilir

büyük sessizlik var içimde
çığlıkların ötesinde
aslında orada bi yerde
fakat bir o kadar ince

narin ve her an kırılabilir
dalgaların içindeki tekne gibi yıkılabilir
sarhoş gibi devrilebilir
herşey bir gün bitebilir

Oğuz Karabulut
25 ocak 2009

Olsun varsın

günlük konuşmalar içinde
tükeniyorsa aşkımız
olmayacak birşeyin peşinden koşmaksa
tek saçma amacımız
olsun varsın..

yaşam denen döngüsel gariplikte
aramaktan vazgeçmemiz
kendimizden önce başlamaksa
tek sonucumuz
ölüm de olsun varsın..

Oğuz Karabulut
24 ocak 2009

Bir gece daha bitiyor

karanlık ve ıssız bir sokağa bakıyorum
bir sokak lambası yanıp sönüyor..
sanki benimle konuşuyor..
belki de sadece alay ediyor

saatler geçiyor..
lamba hala orada ve bir canlı göremiyorum
ardından yukarılara doğru bakıyor
ve yıldızlara selam veriyorum

ay bütün güzelliğiyle parlarken
aslında en güzelin güneş olduğunu kabul ediyor
bense ona bakarak kendimi avutuyorum
uzaklarda olmasına rağmen bana yakın diye


ardından bir yıldızın kaymasını izliyorum
aslında bir insanın öldüğü yalanına kanmadan
bir aşkın öldüğüne inarak üzülüyorum
böyle olduğunu da biliyorum

çünkü o kayan yıldız
senin ve benim aşkımdı..
arkasında ufak bir iz bırakarak
çekip giden yıldız

aynı şimdi gözlerimden aşağıya akan
gözyaşlarım gibi..
ve gözyaşlarımın yüzümde bıraktığı
narin ve ıslak iz gibi..

yıldızımız ağır ağır indi gök kubbeden
ardından bıraktığı iz de yok oldu
yavaş yavaş..
sonra herşey eski haline döndü..

fakat benim yüzümdeki parlayan
gözyaşlarım ne olacak
bunca zamandır akan..
kim silecek, kim yanımda olacak?

tüm gece silemedim izleri
yok edemedim geçmişi
sadece dışarı baktım
ve lambaya seslendim..

neden diye sorular aklımdan geçerken
nereye diye sorabildim..
nereye gidiyor hayatım..
nerelerde şimdi sevdiğim..

böylece bekledim sabahı
en büyük yıldızın doğuşunu
ve beraberinde getirdiği sıcaklığı
sadece hissedebilmek için bekledim

hissedebilmek için iliğime kadar..
sıcaklığı farkedebilmek
senin kucağında bulduğum kadar
ısınmak istedim..

fakat gözlerim vucuduma emrediyordu
yüreğim onaylıyor
ellerim titriyor
kafamdan olmaz diye düşünceler geçiyordu

yüreğimi dinledim yine
uykuya daldım kendimle
rüyalara umut bağlayarak
seni sevdiğimi fısıldayarak


yakınlardan gelen tanıdık bir ses..
ve ardından gelecek olan güneşin habercisi..
ezanlar yankılanıyor bulutlu ve kırmızı gökyüzünde..
yine sabah oldu..

oysaki sadece birkaç saat olmuştu..
vucudum kendine yenik düştüğünden beri..
iç hesaplaşmalarım yenice bitmişti
yine yorgun ve sonuçsuz bir geceydi
herşey beni öyle yormuş ki..
belki de çok korkutmuş..
kendi kendime sarılmış buldum ellerimi..
bacaklarım ise karnıma doğru çekilmiş..

nerdeyse yok olmuşum yatağımda
bunun suçu senin yokluğunda..
sürekli yenilmem hayatın oyunlarına
neden hep seviyorum yeterinden fazla..

böyle sorularla uğraşırken..
hayat hiç arkasına bakmadan devam ediyor
benim gecemi elimden alıp yerine sabahı veriyor..
ve yine güneş doğuyor..

kalmayan uykuların yorgunluğuyla ayağa kalkıyor..
biraz sendeledikten sonra duruyor..
aynada yüzüme bakıyor ve kendimi arıyorum
gördüğüm manzara ise
romanlardan çıkmışçasına klasik
arda kalan ben miyim diyorum..
hayır diye bir fısıltı duyuyorum..
geride kalan..
sadece bu ıslak satırlar..
ve uyuyabildiğimde gördüğüm senli rüyalar..


Oğuz Karabuulut
19 Ocak 2009

Meşguliyetler bizi tüketmeden

saatler dalga geçiyor
zaman yavaşça geçerken
bir fısıltı duyuyorum
çalar saatimin sesi olmalı..

ileriye kurduğum saatler
beni kurtarıyor beklemekten
çünkü vaktin geldiğini anlıyorum
aslında hiç olmayan bir plan için...

uyanıyorum, yüzümden damlalar akarken
gözyaşı ve ter birbirine karışmış
ardından bir feryat sesi..
içimden geliyor biliyorum

vucudum sağlam belki
fakat kalbim..
son feryadını ederken yüreğim
ben de son soluklarımı alıyorum

senin yokluğunda..
çaresizliğin tam ortasında..
ellerim yukarı kalkıyor yavaşça
son dularımı ediyorum..

içinde ne sen varsın ne de ben..
sadece acı olmasın diyorum..
hayatımda çektiğimden daha fazla
birde sevdim Allahım diyorum

niye bu kadar kendimi bağladım diyorum
hayatın iplerine sarılmak varken..
niye ona sarıldım diyorum..
ve bir sessizlik basıyor ortalığı

ardından kapı açılıyor..
ve bir ışık..
mum ışığı kadar sönük..
kapının ardında ise bir karaltı..

anne diyesim geliyor..
bakıyorum öylece..
gelen ne annem ne de bir başkası
sadece bir karaltı..

karanlığa gömülüyor tekrar odam
duygularıma yenik düşüp..
tekrar ağlıyorum..
biraz korku ve biraz heyecan..

gelen pişmanlığımdı belki..
belki yalnızlığımdı..
her daim dostumdu zaten yalnızlık
pişmanlık ise senden sonra vardı..

aşk denen duygu saçmalığı ise..
hiç uğrayamadı yanıma
vakit bulamadı belki..
belki de ileriye kurduğum saatler onu istemedi..

gelecek planlarımdan vazgeçtiğim anda ise
hayat seni fırlattı yanıma
vakit bulamadım belki..
belki de gönlün beni istemedi..

zira hayat seni bana verdiği gibi geri aldı..
ama ne gariptir canım hiç acımadı..
zaten bende az olan duyguları
tamamen yok etti hayatın saçma oyunları

vaktim biterken şu fani dünyada..
tekrar sevebilirim hiç inanmasan da
belki meşguliyetler bizi tüketecek..
belki bizi tekrar birleştirecek..

meşguliyetler bizi bitirmeden..
biz onları bitirelim aşkım..
böylelikle kavuşuruz..
bir sonraki kurduğum saatin..
o cılız, zor duyulan sesiyle uyandığımızda..



Oğuz Karabulut
18 ocak 2009

Özlüyorum


ağaçlar bile uyurken..
yavru kuşlar günün ilk ışıklarına çığlık atarken..
bir damla su usulca damlarken yere..
günaydın nidaları sararken evleri..

ben kanlanmış gözlerim
sönmüş sigaralarım
kirlenmiş kadehlerimle..
sadece senin özleminle bitiyorum..

bitiyorum..
yavaş yavaş çürüyorum koltuğumda..
biliyorum sen yoksun arkamda...
eziyet kelimesi hafif kalıyor..
seni beklemek beni öldürüyor..

17  Ocak 2009
Oğuz Karabulut 

Yaşanmışlıklardan sonra


günaydın ile başlayan
ve iyi akşamlar ile biten
sohbetlerden sonra..
şimdi de yalanlara mı başladık?

ayrılık bizi bozmaz diyen
gül ile bülbüle özenen
hallerimizden sonra..
şimdi herşeyi zor görmeye mi başladık?

sen uzaklara giderken
bende uzaklara gidiyorum erkenden
yollar bittikten sonra..
şimdi de birbirimizi aramamaya mı başladık?

yalanlar, çelişkiler üzerine konuşurken
biz kelimesini hiç kullanmazken
o kadar zamandan sonra..
şimdi de biz mi çelişkilere düşmeye başladık?

sürekli gülüp eğlenirken
birbirimizi hep ararken
gülümsemelerden sonra..
şimdi de üzülmeye mi başladık?

bişeylere üzülüp ağlarken
yaslanacak bir omuz ararken
birbirimizden sonra..
şimdi de başkalarına mı sarılmaya başladık?

en kötüsü birbirimize bakarken
göz yaşlarımızı silme arzusuyla yanarken
bunca yaşanmışlıktan sonra..
şimdi de birbirimize dayanamamaya mı başladık?

 
Oğuz Karabulut
15 Ocak 2009

Sensizliğe çabaladım

seni yanımda saydım..
dün gece öyle canımı acıttım..
sebepler bulup ağlamak için..
yanlışlarımdan sıyrılmak için..
hala hayattasın saydım..
tamamen unuttum..
eski günlerimiz için..
pişmanlıklarımdan sıyrılmak için..
alevlerin arasında yanıyorum saydım..
acılar çektim..
affedilmek için..
içimdeki soğuk duyguları yakmak için..
herşey dünden öteye gitmedi saydım..
bir güzel giyindim..
seni görmek için..
doyasıya sarılmak için..
yokluğunla bende yok oldum..
yaşamanın anlamında savruldum..
sensiz yaşam için..
çabaladım durdum..



Oğuz Karabulut
10 ocak 2009

Sensizliğe çabaladım

seni yanımda saydım..
dün gece öyle canımı acıttım..
sebepler bulup ağlamak için..
yanlışlarımdan sıyrılmak için..
hala hayattasın saydım..
tamamen unuttum..
eski günlerimiz için..
pişmanlıklarımdan sıyrılmak için..
alevlerin arasında yanıyorum saydım..
acılar çektim..
affedilmek için..
içimdeki soğuk duyguları yakmak için..
herşey dünden öteye gitmedi saydım..
bir güzel giyindim..
seni görmek için..
doyasıya sarılmak için..
yokluğunla bende yok oldum..
yaşamanın anlamında savruldum..
sensiz yaşam için..
çabaladım durdum..

10 ocak 2009

Gülümsemeyi bulamadım

uğraştım..
çabaladım..
yıprandım..
bulamadım..
dertlerimle uğraştım..
çözmeye çabaladım..
uzunca bir süre yıprandım..
bir çare bulamadım..
senin için uğraştım..
sana ulaşmaya çabaladım..
ararken hep yıprandım..
bi türlü seni bulamadım..
hayal etmeye uğraştım..
bir resim için çabaladım..
kağıtlarla birlikte yıprandım..
vakit bulamadım..
sensizlikle uğraştım..
sensiz olmaya çabaladım..
karanlıkta yıprandım..
sensiz huzur bulamadım..
yaşantımla uğraştım..
nefes almaya çabaladım..
sürekli yıprandım..
gülümsemeyi bulamadım..

10 Ocak 2009


Benden gidebilecek misin?



bu gece mahkum..
gönlüm, sana..
düşündükçe aptallık ediyorum..
içtikçe alışıyorum hayata..
en güzeli o şarabı içmekti diyorum..
bazen görüyorum, bulanık hala..
giden gelen..
hayat hep böle..
acılar çeker gider bazen..
peki sen benden gidebilecek misin?..
geç veya erken..
çaresiz sanılan dertlerin..
sonsuz aşkların..
ne benim için..
ne de senin için..
ne başlangıcı, ne de sonu..
şimdi yat uyu..
elveda bebeğim..
sevdiceğim..

Oğuz Karabulut
8 Ocak 2009

Bir tek canım diyebildim

yangından kaçarken..
senin koynunda..
bir tek canım diyebildim..
o soğuk gecelerin arasında..
orada kıvrılıp kalmışken..
sıcaklığında..
bir tek seni düşünebildim..
senin yanında..
aradıkça yorulmuşken..
aşkı,seni orada burada..
bir tek söz olabildim..
türkülerin en yanığında..
hep birilerini sevmişken..
yüreğimde bir yerde..
sadece terkedilebildim..
hayatın her oyununda..


 Oğuz Karabulut
8 Ocak 2009

İçim acıyor ama olmuyor



sen ve ben diye düşündükçe..
içim acıyor..
biz demek istiyorum..
ama olmuyor..
baktım durdum kağıtlara, yandıkça
içim acıyor..
şiirler yazıyorum..
ama olmuyor..
rüyamda seni görmedikçe..
içim acıyor..
saatlerce uyuyorum..
ama olmuyor..
senden vazgeçtikçe..
içim acıyor..
uğraşıyorum..
ama olmuyor..

                                                                       8 ocak 2009

Öğrenemedik mi?

başlarız hayata ağlayarak..
ne zaman gülersek herkes güler en başta..
insanlar biz mutlu oldukça mutlu olur..

sonra neden bozulur yaşantımız..
neden biz güldüğümüzde birileri üzülür..
oyunlarla sürer hayatımız..
biz ağlarken neden birisi bizi avutmaz..
neden kimse sebeplerimizi önceden bilemez..
sadece büyüdük,yaşlandık mı diyebiliriz..
hepimiz bir şekilde anne sevigisi görmedik mi?
hepimiz bir şekilde çocuk olmadık mı?
öğrenemedik mi yani..
güldürmeyi..
iyilik yapmayı..
dürüst olmayı..
yada sadece yaşamayı...


Oğuz Karabulut 

7 ocak 2009

Bir damla gözyaşı



seni düşünüyorum usulca..
sarılmak istiyorum sıkıca..
istiyorum ki gülümse..
hayata,bana..kendine..
olmayan dertler edinme kendine..
eziyet etme kendine..
kendi kendine yaşama..
anlat,çözüm bulayım..
ağla, omuz olayım..
üşü, saran olayım..
söz..söz..söz..
işte sözler veriyorum..
tutabileceğim birşeylere sahip olmak için..
hayata tutunmuş olabilmek için..
yarın ölmediğime şükreden olabilmek için..
ölmeden birilerini gülümsetmiş olabilmek için..
herşey iyi insan olabilmek için..
günü geldiğinde dua edilen kişi olabilmek için..
sebepler..sebepler..sebepler..
sana sebepler verdim düşün diye..
neden sorusu eksilmesin diye..
aradığın birşeyler olsun diye..
derdinden uzak ol diye..
bana yakın ol diye..
öyle veya böyle..
biz yeni yaralar açtıkça..
kanayan yaralar kabuk bağlayacak..
yüzümüzde birçok iz olacak..
bir tek ayrılık eksik olacak..
biraz sen, biraz ben..
bir damla gözyaşında saklı olacak..
onu silen ellerde aranacak..
herşeyin anlamı..
gizemi..
sırrı..
 

7 Ocak 2009

Gerçekleri istiyorum



hissetmek istiyorum..
karnımın açlığı kadar gerçek..
vücudumu etkileyen bir şekilde..
titremek istiyorum..
soğukta olduğu kadar gerçek..
seni her gördüğümde..
heyecan istiyorum...
bakkaldan şeker çalarkenki kadar gerçek..
senin kalbini çalmaya yeltendiğimde..
saflık istiyorum..
bir bebeğin gülümsemesi kadar gerçek..
her gözgöze geldiğimizde..
özlem istiyorum..
bir askerin evine duyduğu kadar gerçek..
seni düşündüğümde..
aslında seni istiyorum..
senin bildiğin kadar gerçek..
her geçen saniyede..

Oğuz Karabulut
4 ocak 2009