Hakkımda

Duyuru

       2008 yılından daha öncesinde başlayan ve hala devam eden kelimeler ile oynadığım oyunun ortaya çıkardığı yazıların tamamını sizlerin önüne seriyorum. Geçirdiğiniz vakitten zevk almanız dileğiyle...                                                                                                                                                                                                                                                               Eğer okuduklarınızı beğendiyseniz, facebook sayfamı beğenebilirsiniz, paylaşabilirsiniz. Evet uzun zamandır yazmıyorum, farkındayım ama ekmeğin yoksa hiçmişsin. Siz beni bi' destekleyin ben yazmaya geri dönerim belki, bir ara, inşallah. Sevildiğinizi bilin, söyleyin. Güzel kalın !

Bölüm 8 - Bir planım var

-Buluşmadan 8 ay sonra-
Herşey bu kadar anlamsız olamazdı.Herşeyin bir amacı vardı bu dünyada.Neler olup biteceğini asla bilemeyeceğimiz bir dünyadaki ufacık serzenişleri hiçbirşeye yaramazdı.Tüm bunların farkındalığında nefes almaya çalışan beden onundu.Dinlediği her şarkıda hissettiklerinin birer koca yalan olduğunu farketmek kesinlikle berbat bir durumdu.Yutkunamamak ve daha da kötüsü.. Kalbinin durdurulmasını istemek, başının koparılması için dua etmek yapılabilecek en iyi haraketmiş gibi geliyordu.Bu buhranın içinde ne yapacağını şaşırmış bedenine bir kez daha baktı.
"Son kez yaşıyorum bu günleri, bu sefer herşey daha farklı olacak ellerinden kurtulacağım." diye kendisiyle konuşuyordu Zeynep.-Yaşadığı yıllanmış olayların aslında tek bir otorite tarafından ona yaşatıldığını öğrendiğinde beyninden vurulmuşa dönmüştü.Hakan yanındaydı ve ona şimdiye kadar duyduğu özlem ve o zamanlar yaşadıklarının oluşturduğu nefret içini dolduruyor ve onu çelişkilere sürüklüyordu.Ona koşup sarılmak istemişti, kaçırıldığı gün Hakan'ı gördüğünde.O günden sonra beraber yaşayacaklarını ve verilen her görevi yapmak zorunda olacaklarını bilmiyordu elbet.-
Bu sözlerin karşısında hafif bir gülümsemeyle birlikte takındığı alaycı tavırla Zeynep'in karşısında duruyordu, Hakan.
"Bunu asla başaramayacaksın.Sonuçlarını sende biliyorsun.Islananlar'dan kaçamazsın.Çok mu işkence edilmesini istiyorsun kendine?" dedi.
İlk başta Hakan'ın yanında olması onu rahatlatmıştı fakat Zeynep'e görev verilmiyordu çoğu zaman.Dışarısıyla tamamen bağlantısı koparılmıştı, en iyi arkadaşı Yağmurdan asla haber alamamıştı.Eve hapsedilmişti resmen ve bu onu kaçmaya yönlendiriyordu.İlk kaçışlarında Hakan da ona katılmıştı ve bunun sonucunda bir güzel dayaklarını yiyip, oturmuştular.Hakan, onların neler yapabileceğini ispatlamıştı aslında. Ama bu Zeynep'in vazgeçmesi için yeterli değildi.Çoğu kez Hakandan bile vazgeçmişti.Tek başına çıktığı maceraları çok uzun sürmüyordu, bir şekilde yakalanıyor günlerce cezasını çektikten sonra ağzı gözü dağılmış şekilde bir sonraki evlerine götürülüyordu.Her uyandığında daha farklı talimatlar ve eşyalar görmek psikolojisini tamamen bozmuştu.
"Hayır! Bu sefer yapamayacaklar.Bundan eminim."
"Nasıl emin olabiliyorsun Zeynep?! İmkansız bir kaçıştan bahsediyoruz. Yalvarırım bunu bir kez daha deneme! En son kaçmaya çalıştığında sana 5 gün işkence ettiler. Ne olur aşkım, yalvarıyorum sana..."
"Hayır anlamıyorsun.Bu sefer rüyamda verilen talimatlara bugün göre adıma 2 gün sonrasına alınmış bir uçak bileti bulacağım.Hatta fazla zorlanmayacağım, evden çıktıktan sonra sola doğru 240 metre gittikten sonra bir ara sokak göreceğim ve o ara sokakta tuğla bir duvar olacak.O duvarın çıkarılabilir bir tuğlasının arkasında duruyor.Ardından şuan Fransada olduğumuzu anlayacağım çünkü bineceğim taksinin camından Eyfel kulesini göreceğim.Ardından uçağıma binecek ve Almanyaya gideceğim.Her zamanki gibi ev ve talimatlar hazır olacak."
"Yani bizi ayırıyorlar?! Saçmalık! Niye yapıyorlar bunu? Neden?!".-Hakan'a Almanyayla alakalı herhangi bir talimat verilmemişti.Böyle bir şeyi neden yaptıklarını düşünemeyecek kadar üzgündü.Beyninde birçok düşünce kanlı bir savaş veriyordu.Bir başka ayrılığı ikisi de asla kaldıramazdı, belki de sabretmeleri gerekiyordu.Ne yapacaklarına dair çok fazla çelişiyordu, kesinlikle ne yapacağını şaşırmıştı.-
Ardından Zeynep'in suratında o eski muzur bakışı gördü, içi biraz olsun rahatlamıştı.Kendinden hiç olmadığı kadar emin duruyordu.
Zeynep'in bu sefer bir planı vardı...
Kaçış planını tamamlamak ve uygulamaya geçmek için yaklaşık 30 saatleri vardı, eğer herşey öngördükleri gibi olursa kesinlikle bu lanet olasıca eziyetten kurtulacaktılar.
Zeynep herhangi bir terslik çıkmadan bileti gidip aldı ve tartışmalı birkaç saatin ardından plan tamamen hazırdı.Onlara göre mükemmel bir plandı.Şimdi gergin bekleyiş başlamıştı.Zeynep 10 saat sonra yola çıkacaktı.
-10 saat sonra-
Bir kibrit sesi tüm sessizliği bozmuştu.Bütün gece buldukları tüm yanıcı maddeleri eve dökmüştüler.Evde yangın çıktığı için bütün dikkat evdeki olaylarda olacaktı.Ev alev almaya başladıktan sonra aşağıda Zeynep'i hali hazırda bekleyen taksiyi şoförü bıçaklarıyla tehdit ettiler, taksici boş değildi.Ani bir hamleyle silahını çıkarttı, o da elbette Islananların adamıydı.Ardından ilk cinayetlerini işlediler, adamın cesedini yola bıraktıktan sonra kaçmaya başladılar.Fransaya daha önce de geldiği için biraz olsun bilen Hakan yakın şehirlerden biri olan Caen'e doğru götürdü.Oradan Manş kanalını kullanarak İngiltereye geçecektiler.İngiltere saklanmak için yeterince büyük değildi fakat izlerini kaybettirebilirdiler.Eğer o da işe yaramazsa oradan buzullara doğru onları uzun ve zorlu bir gemi yolculuğu bekliyordu ya da ülke değiştirmeye devam edecektiler.
Herşey çok kolay olmuştu, tek yapmaları gereken bir taksiciyi öldürmekti şimdiye kadar.O da zaten Islananlar için çalışan bir başka köleydi.Muhtemelen taksisi ile belirtilen saatte verilen adreste olması gerektiğini rüyasında görmüştü ve oradaydı.Etrafındaki insanlardan asla emin olamıyorllardı, kimin onlar için çalıştığı kimin çalışmadığı asla belli olmuyordu.Sanki herşey bir takım zincirleme olaymış gibi gözüküyordu hep ve her insan olayın ufak bir parçasını hallediyordu.Hepsi de sadece rüyalarında gördüklerini yapıyorlardı-Kendileri dışında onlarca insanla birlikte çalışmıştılar ve her biri rüyasında görüklerini yaptığını söylüyordu sadece.-
1944 yılında II. Dünya savaşı sırasında tamamen yerle bir edilmiş olan ve Normandiya çıkarmasının yapıldığı o tarihi esintilerle dolu Caen şehrinde, Manş kanalına çıkan bir yol aramaya başlamıştılar.Ardından Zeynep "La Manche" tabelasını gördü ve Hakan'ı uyardı.Zaten 15-20 km kadar uzakta oldukları Manş denizine çıktıklarında tek yapmaları gereken onları İngiletere götürecek bir gemi bulmaktı.
Bu heyecanlı saatler süren yolculuk ikisini de oldukça yormuştu. Fakat saatlerdir hangi gemiye gizlice binip gidebileceklerini kestirmeye çalışıyorlardı. İki saate yakın bi inceleme yaptıktan sonra tonlarca ağırlıkta olan kocaman bir yük gemisine girebilmenin bir yolunu buldular.Yaklaşık üç saat sonra kalkacak olan gemiye hala konteynerlar yükleniyordu, içlerinden bir tanesine girip saklanmak akıllarına gelen en iyi fikirdi.
Ardından etraflarını iyice kontrol ettikten sonra hızlıca bir tanesinin içine girdiler.İçerisi onlara biran cennet gibi gözükmüştü.Hem kurtulmak için güzel bir hamle yapmıştılar, hem de içerisi o en sevdikleri Chateau D'esclans şaraplarıyla doluydu. Her zaman Whispering Angel alıyordular fakat şuan etraflarında bulunanlar Garrus'tu.Bu şaraplardan yılda sadece altı fıçı üretiliyordu.Bunun sebebi ise tamamen 80 yaş ve üstündeki bağlardaki üzümlerin kullanmasıydı.
İçinde bulundukları konteyner hafifçe yukarı doğru kaldırıldı ve geminin içine oturtuldu.Artık yolculukları başlamıştı.Kaç saat sonra varacaklarını kestiremiyordular fakat ellerinin altında ömürleri boyunca belki de hiç tadamayacakları şaraplardan vardı.Gemi haraket etmeye başladıktan sonra sessizce bir tanesini açtılar ve içmeye başladılar.Şuanda dünyanın en iyi rose şaraplarından birini içiyordular.-Şaraptan anladığını söyleyen herkesin "piknik şarabı" diye hitap ettiği rose şaraplar, onlara her zaman çok güzel gelmişti.Çünkü hafifti ve biraz tatlı olmasından dolayı yemeklerle mükemmel bir uyumu vardı, özellikle de hamur işi yiyeceklerle.-
"Keşke pizzacıyı arasaydık." diyerek ortamın gerginliğini azaltmaya çalıştı, Zeynep.Herşey aslında planladığı gibi gitmişti.P0anda olmayan tek şey ise bu gecenin keyifli olacağıydı.
"Bu harikanın yanında pizzadansa, makarna yemeyi tercih ederim.İtalyaya mı gitseydik acaba?" diyerek gülümsedi, Hakan.
Kısık sesle kıkırdamaya başladılar.Ortam rahatlamıştı.Birbirlerine sarıldılar ve şaraplarının keyfini çıkarmaya başladılar...

Bölüm 7 - Islananlar

-Beş yıl önce-
Zeynepten ayrıldığından beri sigaraya başlayan Hakan, gördüğü ilk büfeden bi paket Parlament aldı ve arabasına doğru yöneldi.Bu sırada dışarıda yağmur hala devam ediyordu ve bu sağanak yağışın çabuk bitmeyeceği kesindi.Uzun zamandır vücuduna yağmur damlalarının düşmediğini hatırlayınca biraz olsun ıslanmak için yavaş adımlarla yoluna devam etti.Kendisine hiç tanımadığı kişiler tarafından verilen görevin başarıya ulaşması hayatını tekrar düzene sokması için tek şansıydı.Tanımadığı bu kişilere bir isim bile vermişti, "Islananlar". Her biri siyah giyinimli tiplerdi.En azından öyle hayal ediyordu.
İki yıl önce yağışlı bir sabaha uyanmıştı.İşe gitmek üzere hazırlanırken Zeynep'i aramış ve onu da uyandırmıştı.-O sıralar nişanlanmayı planlıyor, yeterli parayı biriktirmek için çabalıyorlardı.Eğer herşey planladıkları gibi olursa 2 aya kadar nişanlanacak ve güzel bi ev tutacaklardı.-Herşey olması gerektiği gibiydi ve Hakan yola koyulmuştu.Evinden çıkarken Zeynep'in ona hediye ettiği siyah, şık bir sapı olan şemsiyesini aldı ve kapısını kilitledi.Merdivenlerden hızlıca indikten sonra apartmandan çıktı ve arabasına doğru yöneldi.Rüzgar şemsiyeyi uçuracak kadar sert esiyordu ve gerçekten çok şiddetli bir yağmur vardı.Bir an önce işe gitmesi gerektiğini düşünürken arkasından birinin geldiğini farketti ve tam o anda kafasında şiddetli bir zonklama hissetti.Ardından uyandığında kendini bir sandalyeye bağlı şekilde buldu.
Yüzüne tutulan ışıktan dolayı etrafını göremiyordu sadece etrafında birilerinin varlığını hissediyor ve ona baktıklarını tahmin ediyordu.
"Kimsiniz lan siz! Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Neredeyim ben? Neler oluyor?"
Cevap yoktu.
"Kimsiniz? Ne istiyorsunuz benden? Konuşsanıza şerefsizler! "
Karşı taraftan asla cevap alamayacağını anladıktan sonra sakinleşmeye çalışan Hakan, etrafındaki kişilerin bu davranışına anlam veremiyordu. O sırada ışık daha da parlaklaştı ve yan tarafından birisinin geldiğini farketti fakat onu göremiyordu. Gelen herneyse temiz, beyaz bir kağıda yazılmış birkaç satırlık bir notu okuması için dizlerinin üzerine bıraktı.
"Yağmurlu günlerde seninleyiz.Korkma.Sadece yapman gerekeni yap.Rüyaların sana yol gösterecek."
Bu cümlelerin biraz altında ufak bir yazı daha vardı.
"Bulut senin kurtarıcındır."
Ardından evinde uyanan Hakan gördüğü açık ve net rüyalardaki yönergeleri izliyordu.İlk önce ona verilen bir uçak bileti ile Almanyaya gitmiş, oradan İngilterede 2 ay kadar geçirdikten sonra Türkiyeye geri dönmüştü yaklaşık 7 ay kadardır da burdaydı.Sürekli ona rüyalarında söylenenleri yapmıştı.-İlk başlardaki asi haraketlerin cezasını yeterince ağır olarak ödemişti.Her kaçmaya çalışmasında bir şekilde yakalanıyor ve bir güzel dayak yiyordu.Onların izni olmadan resmen kafasını bile kaşıyamıyordu.Ne zaman uyuması gerektiğine ve gittiği yerde yapması gerekenlere dair notlar ona verilen adreslerdeki evlerde hazır olarak bulunuyordu.-
Görevler bazen çok anlamsız oluyordu.Sadece gidip belirlenen bir cafede oturup saat 15:03 te garsona seslenip, kahve sipariş etmesini istiyorlardı.Bazense belirlenen saatlerde çöp kutularına bırakılmış çantaları alıp başka yerlere götürmesi isteniyordu.Çantaların içine asla bakamazdı çünkü hep şifreli kilitleri bulunuyordu.Asla tam olarak ne yaptığını bilememişti.Tek bildiği yağmurlu günlerde rüya görmeyeceğiydi.Hiçbir zaman yağmurlu bir günde görev almamıştı, yıllardır vücuduna bir damla dahi olsun düşmemişti.
Herşeyin ona anlatıldığı gibi olacağından emin bir şekilde görevinin başarıya ulaşıp ulaşmadığını kontrol etmek için rüyasındaki yere gitti.Herşey yine her zamanki gibi tam da rüyasında gördüğü gibiydi.Saatlerce beklemesi gerekebilirdi...
O sırada sırılsıklam olmuş elbiselerinin ağırlığını önemsemeden koşar adımlarla nerde olduğunu bildiğine inandığı yere ilerleyen Bulut, neler olacağını düşünmeye bile vakit bulamıyordu. Ayakları onu yürümesi gerektiği yere götürüyordu, etrafında koşuşturan insanlar ona garip bir şekilde bakıyorlardı.Deli gibi davranışlar gösterdiğini asla anlayamayacağı bir durumdaydı.
Dakikalar sonra rüyasındaki o sarı lekeli duvarı gördüğünde kendini kafasından vurulmuş gibi hissetti.Herşey gerçekti, şimdi herşey gördüğü gibi olacaktı.Sorun yoktu, bu çılgınlıktan artık kurtulacaktı.Hayatına tekrar devam edecekti ve bu onu huzurlu kılıyordu.Ne yapacağından emin bir şekilde duvarın dibine oturdu ve ıslanmasını umursamadan tam da hatırladığı şekilde beklemeye başladı.
Hakan, Bulut olduğunu tahmin ettiği kişinin görüş alanına girmesiyle heyecanlanmaya başlamıştı.Şimdi Yağmur ve sevdiği kadın Zeynep'te oraya gelecekti.Sonra ne olacağına dair bir fikri yoktu fakat herşey Islananlar'ın istediği gibi olacaktı ve istekleri gerçekleştiğinde asla zarar vermeyeceklerini biliyordu.Sonunda aşık olduğu, uğruna herşeyi verebileceği kadını görecekti.Belki de en sonunda tüm bu olaylar bir son bulacaktı.Bunun umuduyla beslenen vücuduna biraz daha dayanması için yalvardıktan sonra bir sigara daha yaktı...
O sırada evden çıkmak için hazır olan iki genç kadın nereye gidecekleri dahi bilmiyordu.Sadece evden çıkmaları gerektiğine olan inançları ile merdivenlerden inmeye başladılar.Sokak kapısını açtıklarında bir arabanın onları beklediğini farkettiler, ardından herşey karardı.Kafalarına poşet gibi birşey geçirilmişti, bağırıp çağırmaya başladılar.Arabadaki kimsenin çıtı bile çıkmıyordu, şiddet uygulamıyorlardı.Asla cevap alamayacaklarını anlamaları uzun sürmedi.Ardından ikisine birden birer iğne batırıldı.
Dakikalar sonra Yağmur yol kenarında bir yere baygın olarak bırakıldı, Zeynep ise arabada bırakıldı.
Gözlerini hafif bir iniltiyle açan Yağmur, Zeynep diye bağırdı.Zeynep yoktu.Sırılsıklam olmuştu,hala yağmur yağıyordu.Etrafındaki herşeye aşinaydı.Bu binaları biliyordu, yağmur tam da hatırladığı bir şiddette yapıyordu, tam vaktinde şimşek çakıyordu.Kesinlikle bu anı hatırlıyorduArdından Hakan'ın sözleri aklına geldi.
"Gördüğün rüyaları anlamak için tek şansın bu."
Aşırı derecede tanıdık gelen etrafına şöyle bir bakındı ve artık nereye gitmesi gerektiğini biliyordu, aklında ise tek bir soru vardı.
"İlaçlarını aldın mı sen?!"

Bölüm 6 - Hadi uyan genç adam!

...dalgalar huzursuzca kayalara vuruyordu ve yakındaki sahilden net bir şekilde görülüyordu tüm o damlacıkların savruluşu, gün doğmak için sabırsızca güneşi zorlarken.Bir dalga daha vurdu kıyıya ve o sırada derin bir nefes aldı Bulut.İçini huzurla dolduruyordu, yosun kokan ellerini başının arkasına koyup uzandığı kumların üzerinde.Hiç bir derdi yok gibiydi, sakindi.
"İyi ki bu yazlığı almışız hayatım" dedi, elindeki piknik sepetini yere koyarken.
"Kesinlikle" diye iç geçirdi,Bulut ve eşinin yaptığı böreklerden birkaçını midesine indirmeye başladı.O sırada pek bişey konuşmadılar ve biraz zaman sonra o sıcakta yapılacak en güzel şey denizde biraz serinlemekti.
Hayatının tek aşkı olan kadının denize doğru gidişini izlerken onu ne kadar da çok sevdiğini tekrar hatırlayan Bulut, kadının arkasından seslendi.
"Yağmur! Beni de bekle, geliyorum."
Nerdeyse üç yıldır evliydiler ve şimdiye kadar hiç çok büyük bir kavgaları olmamıştı. Sürekli işe gidip geldiklerinden ev hayatları biraz daha kısıtlıydı ve tek şikayetçi oldukları konu da buydu.Aralarında çocuk üzerine pek konuşma geçmiyordu çünkü birbirlerinin buna hazır olduğunu hiç hissetmiyorlardı.Yıllardır iş ve ev arasına sıkışmış olan hayatlarına bir parça güzellik katabilmek için birikimlerini bir yazlığa yatırdılar ve bu yarı lüks ev onların kaçamak yeriydi artık.
Akşamüzeri alışverişe gitmek için evden çıkan Bulut, ilk köşeden dönünce sigarasını yaktı. Geçen sene sanki eski bir aşinalığı varmış gibi sigara içmeye başlamıştı fakat Yağmur'a bunu söylemek istemiyordu.Bu yüzden bir yıl kadar süredir gizlice sigara içmek için çeşitli bahanelerle evden çıkıyordu. Yağmur belki de herşeyin farkındaydı ama Bulut'u böyle zorlamak sigarayı bırakması için daha iyi bir yoldu, çünkü evinde rahat bırakıldığında ne yapacağını bilemezdi.
Alışveriş sırasında yeni komşularını ve etraftaki esnafı gözlemledi.Çarşı zaten yeterince küçüktü, birkaç büfe, iki ya da üç tane lokanta, bir manav ve tabi bir de heryere sıçramış olan o büyük market zincirlerinden orta büyüklükte bir alışveriş merkezi.
Aldığı malzemeleri eve doğru götürürken ekmeği unuttuğunu farkeden Bulut, hemen yazlıklarının yakınındaki bakkala girdi.Elindeki poşetleri yere bıraktıktan sonra taze ekmekleri seçmek için ekmek dolabını açtı.O sırada bakkalın kapısının üst tarafındaki ufak ziller şıngırdamaya başladı ve içeri orta yaşlarda bir adam girdi.
"Hoşgeldiniz Hakan bey" dedi, kasada duran tonton dede.Bu resmiyete bir anlam veremeyen Bulut, iki ekmeğin parasını ödeyip dışarı çıktı ve eve gitti.
"Hoşbulduk, bana her zamanki gibi bir parlament", "Tabi efendim, buyrun."
"Bu herif te kim biliyor musun?", "Eşiyle birlikte buraya yeni taşındı.Yazlıkları Mendil sokakta, efendim."
"İyi günler" diyerek oradan ayrılan Hakan saçma bir boşluğun içindeymiş gibi hissetmeye başlamıştı.Yıllardır böyle hissetmiyordu.Yüksek meblada bir parayı lotodan kazanmış ve eşi Zeyneple birlikte mutlu bir hayat kurmuştu.Neden böyle bir hisse kapıldığını bile anlayamıyordu.Tüm bu düşüncelerle eve vardığında biricik eşinin ona kapıyı açmasıyla herşeyi boşvermesi gerektiğini hatırladı.
Güzel bir yemeğin ardından hep yaptıkları gibi bir kadeh şarap içmek isteyen Yağmur'u kırmayan Bulut,iki kadeh şarabı doldurup aynı kendi evinde olduğu gibi yapılmış köşeye geçti.Rahat koltuklara kendilerini bırakan çift şaraplarını yudumluyor ve fondaki müziğin keyfini çıkartıyorlardı.
Aşk ve şehvet dolu bir gecenin ardından gün bir kez daha doğuyordu.
"Hadi uyan genç adam!" diye seslendi otuzuna yaklaşan Bulut'a. Her zamanki gibi öğleye kadar uyumak istiyordu, fakat saatlerdir sigara içmediği için bir tiryaki gibi sigara özlemi çekiyordu.-Bunu gidermesi için önce kahvaltı yapmalı, ardından sohbet sırasında bir bahane bulup evden tek başına çıkması gerekiyordu.Belki de artık Yağmura bunu söylemeliydi.Şimdiye kadar asla aralarında ufacık bile bir sır olmamışken, aylardır gizlice sigara içtiğini nasıl söylerdi.Hele ki Yağmur'un sigara hakkındaki görüşlerini bildiği halde bunu yapmasına imkan yoktu.-Ardından yatağından bir öpücük almadan kalkmayacağını çocukça tavırlarla belirtti.
"Sana daha güzel bir teklifim var" diyerek yatağın içine kıvrılan Yağmur, ellerini aşkının vücudunda gezdirmeye başladı...
Yine güzel bir tatil sabahının ardından sahile doğru yola koyuldular.Bulut bu esnada bir bahaneyle Yağmur'un yanından ayrılması gerektiğini düşünüyordu.
"Aşkım, sen sahile doğru git benim bakkala biraz borcum vardı onu ödeyip geleceğim." dedi.
 "Şimdi sırası mı?Sonra halledersin." dedi Yağmur, bakkalın uzaklığını düşünerek.Ardından gitmek için ısrar eden Bulut'a izin vermek zorunda kaldı.
Yeterince uzaklaştıktan sonra sigarasına uzandı.O anda çakmağını diğer pantolonunun cebinde unuttuğunu farketti.Tam etrafına bakınırken, bakkalda adını duyduğu Hakan beyi'in ona doğru geldiği gördü.Elinde sigarası yanıyordu ve ateş istememesi için bir sebep yoktu.Ardından Hakan'ı durdurdu ve ateşini istedi. Hakan, Bulut'un sigarasını yakarken birbirlerine ne kadar tanıdık geldiklerini farkettiler. Beraber sigaralarını içerlerken sohbete dalan ikili, kaderin onlara oynadığı oyunun farkında bile değildi.