Hakkımda

Duyuru

       2008 yılından daha öncesinde başlayan ve hala devam eden kelimeler ile oynadığım oyunun ortaya çıkardığı yazıların tamamını sizlerin önüne seriyorum. Geçirdiğiniz vakitten zevk almanız dileğiyle...                                                                                                                                                                                                                                                               Eğer okuduklarınızı beğendiyseniz, facebook sayfamı beğenebilirsiniz, paylaşabilirsiniz. Evet uzun zamandır yazmıyorum, farkındayım ama ekmeğin yoksa hiçmişsin. Siz beni bi' destekleyin ben yazmaya geri dönerim belki, bir ara, inşallah. Sevildiğinizi bilin, söyleyin. Güzel kalın !

Çakıl taşına damlamış adam dolusu gözyaşı

Saat ya üç yada dörtdü.Saatin pek te önemi yoktu aslında, zamanın değeri tükenmeye yüz tutmuştu, denizlerin yosun tutması gibi..
Küçük bir umuda tekme atan ufaklığın çaresiz ve bir o kadar da masum bakışlarının altında gizlediği bir şey olduğuna inanmaktan bıktığım anda ani bir hamleyle keskin bir bakış attım uzağın biraz yakınına.. Bir taş, bir çakıl taşı..
Gördüm ki; o taşa yaslanmış onca yük varmış, taş hafif, manası zayıfmış fakat gördüklerime hayret ettirecek kadar alımlıydı işte.. Yorgun bir vücut yaslanmıştı çakıl taşına, adamlar dolusu gözyaşları döküyordu. Derdi bilinmez, el atılmazdı onun yaslı haline. Hep gülerdi o, hep bir yerde karşıma çıkar gülümserdi. Bazen gıcıklığına, bazen umutlandırmaya... Güneşin her sabah doğuşu ne kadar şapşallaştırıyorsa insanları, yeni umutlar beslemeye başlatıyorsa her sabah işte aynen öyle...
Kimin umuda ihtiyacı yoktu ki sürekli sürüklendiğimiz "umut kaybı" hayatında.Kim bir et parçasından daha kıymetli olamayacak kadar aciz bir yüreğin feryatlarını susturmak istemez? Fırtına öncesi sessizlik ölümden seslidir cümlesi ufacık bir çocuğun ağzından bal gibi damlıyorken, ölümün ne kadar sesli olabileceğinin farkına varmak gibi sevdiğinin gidişini seyretmek. Dalıp gitmek onun terkedişine, terkelişine yeni bir ad bulmak ya da.. Her türlü aynı noktadayız, olduğumuz yerin tam üstüne atılmış çarpıdayız.
Hayat üstümüze çarpılar attığında ne hissediyorsa işte aynen öyle bize de kıymetsiz geliyor bazen herşey, vazgeçilebilecek hiçbirşey kalmıyor. Vazgeçilmezlerden gidilebiliniyor öylece..




- Oğuz Karabulut
  13 Nisan 2010