Hakkımda

Duyuru

       2008 yılından daha öncesinde başlayan ve hala devam eden kelimeler ile oynadığım oyunun ortaya çıkardığı yazıların tamamını sizlerin önüne seriyorum. Geçirdiğiniz vakitten zevk almanız dileğiyle...                                                                                                                                                                                                                                                               Eğer okuduklarınızı beğendiyseniz, facebook sayfamı beğenebilirsiniz, paylaşabilirsiniz. Evet uzun zamandır yazmıyorum, farkındayım ama ekmeğin yoksa hiçmişsin. Siz beni bi' destekleyin ben yazmaya geri dönerim belki, bir ara, inşallah. Sevildiğinizi bilin, söyleyin. Güzel kalın !

Bölüm 4 - Sigaramız var mı?

Uykusuzluğunu ve dünden kalmışlığını doyasıya yaşadığının farkında olmayan Bulut, bir bebek zırıltısıyla uyandı.Bu üst komşunun 8 aylık bebeğiydi, öyle sevimli bir çocuktu ki onu gördükçe herşeyin güzel olacağına inanma isteğiyle dolup taşıyordu.Fakat bunları düşünemeyecek kadar yorgundu, yanıbaşında duran dijital saate baktı, saat 11 di, sorun yoktu.Yeni aldığı çift kişilik yatağın içine gömülüp arkasını döndü ve aklındaki tek düşünceyi plana koymak için sabırsızlanıyordu.Bir güzel dinlecekti, aklına takılan tek soru ise bugün günlerden neydi?Kan çanağı gözlerini biran için açtı ve farketti.
"Olamaz, işe geç kaldım!"
Aklında düşünceler uçuşmaya başladı, patrona ne diyecekti, acele etmeliydi fakat yataktan kalkamıyordu bile.Dün gece ne yapmıştı, evet evet içmiştim dedi kendi kendine.Kaç kere diyorum ben sana hafta içi içme şu meledi diye.Hala yatakta kıvrandığını farketti.Doğruldu ve başucundaki masanın üzerinde duran sigarasına gözü takıldı.
"Keyif vakti değil Bulut! Of sanki ne olacak zaten geç kaldım yakayım şunu."
Kendi içinde bir süre çeliştikten sonra aklı başına gelmeye başlamıştı.Gece güzel geçmişti aslında, mektupları masasının üstüne sermiş her birini tek tek incelemişti.Son mektup dışında hepsinde aynı şey yazıyordu ve el yazısı güzeldi.Ardından onları koklamaya karar vermişti.Hepsi toprak gibi kokuyordu.Çiçek kokuları, kağıt kokusuna karışmıştı.Baharı hissettiriyordu.Kağıt ve zarfların hepsi aynıydı, üzerlerinde ne bir leke ne de bir iz vardı.Her biri kusursuzdu.Keşke üstlerine tarih atsaydı o zaman ne zamandan beri bu mektupları aldığını bilebilirdi.Gece uzundu, bir parça alkolün ve yavaş şarkıların güzel olabileceğini düşünmüştü fakat bünyesinin alkole fazla dayanıklı olmadığını unutmuştu.Ayrı olduğu ailesini,tek başınalığını kendi kendine tartışıp, kendisiyle kavgaya girişmişti.Ardından kendini demek ki yatağa atmıştı, her zamanki gibi koltukta sızıp kalmamıştı.
Sigarasını keyifle içtikten sonra hızlı bir duş aldı ve yola koyuldu.
İş yerine vardığında herkes yemeğe çıkmıştı o ise daha ağzına bir lokma bile koymamıştı.O da dışarı çıktı ve köşedeki simitçiyle ufak bir sohbete tutuşup oracıkta simidini midesine indirdi.Artık çalışabilirdi fakat patrona ne diyecekti.Koşar adımlarla geri döndü ve patronuyla karşılaştı.
-Nerde kaldın Bulut?
Bu soruya ne demeliydi, gerçekleri anlatmak her zaman iyiydi değil mi?Saçmalama be adam.
-Patron, dün gece bir arkadaşıma yardım ettim.Çok fazla içmişti, nerdeyse kibrit çaksam yanacaktı.Onunla uğraşmak zorunda kaldım.Özür dilerim.
Ne o yalan mı söylemişti?Ne zamandan beri yapıyordu bunu? - Bulut 17 yaşındaydı ve yine alkol almıştı.O gece alkolünde etkisiyle babasıyla çekişmeli bir laf dalaşına girdikten sonra,litrelerce bira içtip katıldığı doğum günü partisinde çok kaliteli bir otu bir güzel tüttürdüklerini bir çırpıda söylemişti.O gün babasından en şiddetli tokadını yemişti.Hep doğruları söylediği için başına bunlar gelmişti.Sırf bu yüzden yaptıklarına kılıflar bulmaya başlamıştı o geceden sonra.- Tüm bu eski anıları hatırladıktan sonra, ofisine doğru yol aldı.
Kendisine bir kahve söyledikten sonra masasına yığılan dosyalara şöyle bi göz ucuyla baktı.Çalışmaya hiç niyeti yoktu.Neyse ki hava açıktı ve mektup falan almayacaktı.Sıradan bir iş günü olacaktı, eve gittiğinde bir güzel uykusuna kaldığı yerden devam edecekti.Kendine eve iş götürmemek için söz verdikten sonra dosyaları karıştırmaya başladı.
-Söyle bakalım bugün nasılsın, Yağmurum?
Zor bir soru değildi, cevaplayabilirdi bunu.Ne demeliyim ha evet..
-İyiyim canım, sen nasılsın?
Herşey sıradandı yine ve bu Yağmura kesinlikle güzel geliyordu.Bunun keyfini çıkartmalıydı. Günlük sohbetlerini çabucak hallettikten sonra tekrar çalışmalarına devam ettiler.Paydos vaktine de az kalmıştı.Bugün, geçenlerde beraber aldıkları şarabın açılışını yapma fikri gayet hoştu ve uygulanmalıydı.
Saatler sakinlikle geçtikten sonra eve dönüş vakti gelmişti.Hava durumunu son kez kontrol ettikten sonra, beraber yola koyuldular.Yolda Hakan lafının birkez bile açılmamış olması Yağmurun dikkatini çekmişti.Sanırım içerken anlatacak diye düşündü.Ah o yüklü bir miktarı yatırdıkları şarap.Her damlasından çok zevk alacaklarını biliyorlardı.Yağmur artık başından geçenleri anlatmalıydı en azından biraz olsun içini boşaltmalıydı.
Eve varıp, biraz dinlendikten sonra şaraplarını yudumlamaya başladılar.Bu sefer Yağmur söze başladı.
-Sigaramız var mı? Sana anlatmak istediğim birşey var, biraz garip gelebilir.
Meraklı bir ifadeyle paketi Yağmura uzattı.
-Ne oldu söyle bakalım.
Nasıl açıklayacağı hakkında pek fikri olmadığı halde olayları bir bir anlatmaya başladı.Yağmurlu bir günde sokakta ağlayarak yürüdüğünü neden ağladığını tam olarak hatırlamadığını belirterek söyledi.Aslında bunu gerçekten yaşayıp yaşamadığını da bilmediğini söylediğinde tam da beklediği tepkiyi aldı.
-Bebeğim, ilaçlarını aldın mı?
Hangi ilaçtan bahsediyordu?! Neler oluyordu?Ben ilaç falan almıyorum ki.
-"E, sonra" cümleleriyle derin bir uykudan uyanırcasına irkildi Yağmur.
-Efendim?
-Ee sonra diyorum Yağmur, neler oluyor?
Ne yapacağını şaşıran Yağmur, bir kadeh daha ister misin diye sordu.Olayları böylelikte anlatamadığını da anlamıştı.Saçmalıyordu, bir rüya görmüştü ve onun etkisinde kalmıştı.Ne olursa olsun böyle düşünmeliydi, delirmek için daha çok gençti.
..sigarasından bir nefes daha çekti Bulut.Saat 21:00 olmuştu bile artık eve dönmeliydi çok yorulmuştu.Herkes çoktan evlerine dağılmıştı ve artık o da gitmeliydi.Ofisinden çıktıktan sonra paltosunu giymemeye karar verdi nasıl olsa arabası uzakta değildi, üşümezdi.Anahtarlarını da bulduktan sonra arabasına yerleşti ve yola koyuldu.
Tam 15 dakikadır arkasındaki arabanın değişmediğini farkettiğinde evine giden yolu yarılamıştı bile.Takip ediliyor olamazdı ama içine bir huzursuzluk yayılmıştı çoktan.Aniden ara bir yola girdi ve arkasındaki arabayı kontrol etti, o da dönmüştü. Biraz hızlanmaya karar verdi, arkasındaki siyah BMW hala peşindeydi ve o da hızlanıyordu.Artık soğuk terler dökmeye başlayan Bulut ne yapacağını şaşırmıştı ve gitgide hızlanıyordu.İlerideki kırmızı ışığa aldırmadan aniden yola fırladı, karşısına çıkan minübüsten son anda sıyrıldıktan sonra göz ucuyla dikiz aynasına bir bakış attı.Trafiği alt üst etmişti fakat siyah BMW hala peşindeydi.Önündeki yola dikkat kesilen Bulut, arkasına bakmadan makas atarak arabasını zorluyordu.Sonra heyecanlı bir şekilde tekrar dikiz aynasına baktı ve arkasındaki aracın yok olduğunu farketti.Rahatlamıştı ve derin derin nefes alıyordu.
Neler olduğuna anlam vermeye çalışırken eve doğru döndü ve yoluna devam etti.Evine vardığında paltosunu salondaki kanepenin üstüne fırlattı ve bir sigara yaktı.Pencere önünde sigara içmeye alışıktı.Pencere kenarındaki köşesine gitti ve o çok sevdiği koltuğuna oturdu.-Üç yıl önce ikinci el eşya pazarından almıştı.Sakinleştirici bir rengi vardı ve kesinlikle çok rahattı.Yıllar önce o parasızlıkta bu koltuğa verdiği her kuruşa değiyordu.- Dışarıya doğru istemsiz bir şekilde bir bakış attı.O anda midesine bir yumruk yemiş gibi hisseti ve kanı biranda buz kesildi.İçinde 2 kişinin olduğu Siyah BMW karşı kaldırımda öylece duruyordu.

Hiç yorum yok: